İstibdat Arapça kökenli bir kelime, Türkçe sözlükte İstibdat: “Kendi başına hiçbir nizam ve kanuna bağlı olmadan hükümdarlık etme, keyfi yönetim.” Yine bir diğer Türkçe sözlükte istibdat: Uyruklarına hiçbir hak ve özgürlük tanımayan sınırsız monarşi, despotluk” anlamlarında kullanılır.
İstimdat da Arapça bir kelime, Türkçe sözlükte İstimdat: Yardım ve imdat isteme, birinin yardımı ve merhametine sığınmaanlamınadır.
Sultan II. Abdülhamit (D.1842-Ö.1918.) dönemine bazı aydınlarca “İstibdat Devri” diye adlandırma yapılır.
Mehmet Akif Ersoy (D.1873- Ö.1836) Safahat adlı eserinde 1909 yılında hem “İstibdat” başlıklı şiir yazar hem de bu şiirinde “istibdat devri’”ni kullanır.
Yıkıldın, gittin amma ey mülevves devr-i istibdâd,
Bıraktın milletin kalbinde çıkmaz bir mülevves yâd!
Diyor ecdâdımız makberlerinden: «Ey sefîl ahfâd,
Niçin binlerce ma’sûm öldürürken her gelen cellâd,
Hurûş etmezdi, mezbûhâne olsun, kimseden feryâd?
Akif’in bu şiiri uzuncadır. İsteyen Safahat’ta “İstibdat” adlı şiiri okuyabilir.
1902 yılında şair Eşref (D.1846- Ö.1912) Sultan II. Abdülhamit’i şu cümlelerle över:
Şehinşah-ı muazzam hazret-i Abdülhamid hanı,
Yaratmıştır cihanda hayr-ı mahz olmak için hallak.
Zamanında yapıldı ol kadar asar-ı umran kim,
Yazılsa bir büyük defter olur fihristi bin yaprak….
Ancak şair Eşref kaymakamlık görevini yaparken tutuklanır, yurtiçinde birçok yere sürgün edilir. O da Mısır’a, Paris’e, İsviçre’ye gider, meşrutiyetin ilanından sonra ülkeye döner.
Şair Eşref 1906 yılında Kahire’de“İstimdad” başlıklı eser kaleme alır. İstimdadbaşlıklı şiirini Eşref, beşer mısralık bendlerle 23 bend olarak yazar. Eşref, Sultan II. Abdülhamit’i Hz. Peygamber’e şikâyet ederek yardım ve medet ister.
Açıkken ehli İslam’a sebilin ya Resul- Allah!
Ne hakkı var kapatsın bir dalilin ya Resul-Allah!
Adalette senin yokken adilin ya Resul-Allah!
Edip mahkûmu bir hizb-i kalilin ya resul-Allah!
Bizi ezdikçe ezmekte vekilin ya Resul-Allah!
O varken ümmet-i merhume kurtulmaz dalaletten
Memalikte durulmaz oldu enva’i şekavetten
Usandık Hazret-i Allah’a biz artık şikâyetten
Çıkarmazsan o mel’unu hilafetten, vekaletten
Kesilmez arkası bu kaal-u kilin ya Resul-allah!
Devam eden şiir uzunca olduğu için almadım.
Osmanlı son döneminde bu örnek iki şiirde görüldüğü gibi Sultan II. Abdülhamid’in şahsına eleştiriler yapılmaktadır.
Süleyman Nazif, Beşinci Mehmet lakaplı “Sultan Reşad” tahta geçince, iktidardaki olumsuzluklardan dolayı “istibdat devrini” aradığını ifade ederek özür mahiyetinde “İstimdad” dileyen ve istibdat devrine hasret kalan şu cümleleri yazar:
Padişahım gelmemişken yade biz,
İşte geldik senden istimdade biz,
Öldürürler başlasak feryade biz,
Hasret olduk eski istibdade biz,
Dembedem coşmakta fakr-ü ihtiyaç,
Her ocak sönmüş ve susmuş millet aç,
Memleket matemde, öksüz taht-ü taç,
Hasret olduk eski istibdade biz.
Ülkenin yüzyıl önceki durumunu aydınların şiirlerinde görmekteyiz. Bir övgü, bir yergi.
Yüzyıl sonra acaba ne değişti dersek ne cevap verirsiniz?
Değişme ve gelişme çok zor şey. Bunca yıldır kendimizi değiştirmeye çalışıyoruz ne kadar başarılı olduk! Hele hele bir uygarlığı değiştirmeye çalışmak hiç de kolay olmasa gerek.