Muzaffer Bilazer ismi bir şekilde son 25 yıldır Erzurum ve Erzurumspor kamuoyunun gündeminde olan bir isimdir.

Hikayesi de olan biridir o.

Yıllar önce henüz tıfıl bir futbolcu olarak geldiği Erzurum’da mavi-beyazlı kulüp tarihinde ilk defa süper lige çıkmış, onun da golleri ve asistleriyle katkıları çok olmuş, o da bir çokları gibi adını altın harflerle yazdırmış, tarihe geçmiştir.

Transfer olduğunda Erzurum kulübüne Coşkun ile birlikte en çok para kazandıran oyuncu gibi bir ünvanı da bulunan genç teknik adam, spor eğitimini de yine doyduğu bu şehirde almıştı.

Her ne kadar kimliğinde doğum yeri Trabzon yazılıysa bile artık hiç Erzurum ile bağını koparmamıştı, bir dadaştan farksızdı.

Son yıllarda teknik adam olarak Erzurum kulübüne hizmet veren Muzo, geçen yıl takımın oluşumunda ciddi emek vermişti.

Sezon sonlarına doğru kötü gidiş yüzünden ayrılmak zorunda kalan ve koltuğunu Hakan Kutlu’ya bırakan Muzaffer Bilazer, kısa bir Bolu macerasının ardından sezonu kapatırken, tek mutluluğu Erzurum’un kümede kalması olmuştu.

Özne Erzurum’du, öbürü bir yerde gelip geçiciydi..

***

Son zamanlarında büyük sıkıntılar işle karşılaşan ve badireler atlatan, bugün memleketi Trabzon’da eşi Şerife ve kızları Eyşan ile Ayşen’e zamanının büyük bölümünü harcayan Muzaffer Bilazer hoca ile ailecek bayram tatili için gittiğim Trabzon’da biraraya geldik.

Gazeteci arkadaşlarım Gürkan Ata ve Kenan Taşkın ile birlikte Muzaffer hocayla Poyraz Kafe’de buluştuk.

Şu an boşta olan ve beklemede bulunan, ama gününün büyük bir bölümünü yine Erzurumspor mesaisi ile harcayan Muzaffer hoca, ‘’Beni ben yapan orası oldu. Bize kimlik, değer kattı. Vefa borcumuz var’’ diyerek Erzurum’u boş bırakmadığını, mevcut hassas durumu sebebiyle en azından geçen sezonki kadronun korunması için çalıştığını söyledi.

Bilazer, Eren Tozlu, Mustafa Yumlu, Mustafa Akbaş ve Orhan Ovacıklı başta olmak üzere sözleşmesi biten oyuncuların yeniden kadroda olması gerektiğini kaydetti.

***

İki saate yakın o kadar şey konuştuk ki, değil bu sütun, bu koca sayfa yetmez.

Ama Muzaffer hocanın özellikle mevcut durumu kurtuluş savaşı ortamı ile eşleştirmesi, bence en çekicisiydi! Ona göre bir seferberlik başlatılmalı ve bu savaştan bir şekilde Erzurum kurtulmalı.

Bilazer hoca, ‘’Bu bir kurtuluş savaşı. Bu savaş ya kazanılacak, ya da kaybedilecek. Kaybetmeyi asla düşünmemeliyiz. Herkes, hepimiz ne gerekiyorsa yapmalı, varsa kırgınlıkları, kızgınlıkları ortadan kaldırmalıyız. Geçen sezonki dejavuyu yaşamamak için kenetlenmemiz şart. Elbette şehir geçmişteki heyecanını kaybetmiş. Bu heyecanı yeninden yeşertmek gerekir. Kişisel menfaatlerimizi, hesaplaşmalarımızı ortadan kaldırmalıyız. Bir kenara atmalıyız’’ diyor.

Doğru söze ne denir.

İyi ki varsın Muzaffer hoca.

İyi ki sen bizimsin, bizimlesin.

Sakın ola elini çekme Erzurum’dan.

İnşallah hep birlikte bu ölü toprağını atacağız.

Bu benim son kararımdır!

TUTTUĞUM BABA SÖZLER : Aklı kısa olan kişiye, uzun cevap verilmez (Konfüçyüs)

DUVARIN DİLİ : Söylesene be hayat. Yüzümüze güldün de biz surat mı astık?