Dünyada bir problem varsa; o problemi inkâr etmek veya görmezden gelmekle problemi çözemezsiniz.

Eğer taraftarsanız, bir yere ait olduğunuzu düşünüyor (bir siyasi kuruluşa, bir parti veya bir cemaate) ve ait olarak davranıyorsanız; zaten problemleri hem kavrayamaz, hem anlayamaz, hem rahatsız olmaz ve hem de çözemezsiniz!

İbni Haldun; “Her akıl gücünün yetmediği ve idrak edemediği şeyleri inkâr eder” der! Müthiş. Bu davranış kişiye ve topluma çok pahalıya mal olur. İnsanlar bulundukları durum içinde debelenip dururlar.

Hangi toplumlar kazanır sorusunun cevabı kolaydır; savaşçı insanların olduğu toplumlar! Bir sorun varsa onun hakkında bilinç oluşturabilen toplumlar savaşı kazanırlar.

Hayat pahalılığı mı var, yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet mi var; sınav soruları mı çalınıyor, işe alışlardaki kriterler siyasi mi, din adına yapılan açıklamalar siyasi mi, konserler niye iptal ediliyor, sanatçıdan niye korkuluyor? Bütün bunları inkâr ederek, görmezden gelerek, çözemezsiniz!Önce bunlar hakkında bilincimiz var mı; onu gözden geçirmeliyiz! Sonra karakterimize yapılan işler sığıyor mu; kendimize sormalıyız! Kalbimizdeki vicdan ne diyor, onu bir şekilde bastırarak olayları kabul ediyorsak; problemler nesiller boyu uzanıp gidecek, demektir.

Realizmden uzaklaşarak, tefrika, milli duyguların okşanarak kabartılmasıyla, kendin gibi düşünüp aynı yerden bakmayanları düşman görerek hiçbir problem aşılamaz!

“Çözümde görev almayanlar, problemin bir parçasıdır”. Goethe

“Problemleriniz üzerinde kuluçkaya yatarsanız, mükemmel civcivleriniz olur”. Zig Ziglar.

Dünya problemsiz olmaz, olmuyor, olmayacak! Bu daha çok problemi çözmemiz gerektiğini gösteriyor. Problem çözmede çok ustalaşmalıyız.