Apartmanların sonuncusu yani Kültür Kurumu İlk Okulu’na yakın olan mor renkli sekiz daireli apartmandı.

Bu apartmanın en renkli ailelerinden biri Alptekin ailesiydi. Apartmana girişte sağ alt katta oturan Nihat Alptekin, Kombina’da çalışırdı. Nihat Amca’nın eşi Suzan Teyze tüm mahallenin sevdiği bir ablamızdı. Alptekin ailesinin Handan (Suhendan) ve Seçkin isminde sarışın iki kızı vardı. Handan, bizim yaş grubundaydı. Uzun boylu ve sportmen yapılıydı. Seçkin, bizden çok daha küçüktü ve evin nazlı kızıydı. O günlerde bizim Erzurum’da mangal yakma alışkanlığı yoktu. Mesire yerlerine giden aileler ocak yakar, etlerini burada pişirirlerdi. Nihat Amca, tatil günlerinde mangal yakardı bu da bizim ilgimizi çok çekerdi.

Suzan Teyze’den çok Nihat Amca mutfakta göze çarpardı. Liseyi bitirdikten sonra Handan’la Eğitim Enstitüsü’ne beraber gitmiştik. Ben orada bir yıl okumuş, Handan devam edip öğretmen olmuştu.Evin küçük kızı Seçkin, bir doktorla nişanlanmış, mutlu bir evlilik yaptı. Aile daha sonra Erzurum’dan İzmir’e göç etti. İlk önce Suzan Teyze’nin, daha sonra Nihat Amca’nın vefat ettiğini öğrendik. Handan ve Seçkin İzmir’de yaşıyorlar.

Alptekinler’in üst komşuları Eczacı Avni Geriş’ti. Ulu Cami’nin karşısında, köşe başındaki ‘Yeni Eczane’ isimli eczaneyi işleten Avni Bey’in ailesi İstanbul’da yaşardı. Evin perdeleri devamlı kapalı olurdu. Kimsenin oturduğu belli olmazdı. Avni Bey’in Nilgün ve Ülker isimli iki kızı vardı.

Avni Bey’in Erzurum’dan ayrılmasından sonra buraya Turan Bilgin taşınmıştı. Turan Bey, babamın yakın dostuydu. Üç dönem Erzurum milletvekilliği ve Devlet Bakanlığı yapmıştı. Turan Bey’in dört çocuğu vardı. Nazmi Bilgin, Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı’nı yürütmekte, Doç. Dr. Lemi Bilgin ise Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nde bulunmuştu.

Turan Bilgin’in Erzurum’dan göç etmesinden sonra bu daireye karşı komşuları Cihat Güngör taşınmıştı.

Turan Bilgin’in üst komşuları Hâkim Ekrem Yurdakoş’tu. Zerrin ve Nesrin isminde iki kızı olan Ekrem Bey’in eşi vefat etmişti. İlerleyen yıllarda Ekrem Bey’in tayini Yargıtay’a çıkmıştı. Aile, Ankara’ya göç etmiş, kızları Zerrin, Eczacılık; Nesrin ise Tıp tahsilini yapmışlardı.

Ekrem Bey’in boşalttığı daireye karşı Vakıf Apartmanı’nda oturan Hâkim Muzaffer Karabıyıkoğlu taşınmıştı. Muzaffer Bey, Karslı’ydı ve kardeşi Prof. Dr. Ayvaz Karabıyıkoğlu da Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi hocalarındandı. Muzaffer Amca, güreşe çok meraklıydı. Babamla Hasankale, Horasan, Narman ve Tortum’da yapılan Karakucak Güreşleri’ne giderlerdi.

Muzaffer Amca’nın eşi Azime Teyze’ydi. Ailenin Esma, Şeref, Ömer ve Faruk isimli dört çocuğu vardı. Esma benim akranımdı ve Erzurum Lisesi’nde aynı dönem okumuştuk. Ben, Üniversite’yi kazanıp Ankara’ya gittiğimde Karabıyıkoğlu ailesi de Burhaniye’ye tayin olmuşlardı. Aile daha sonra Konya’ya gitmiş, Muzaffer Amca orada vefat etmiş, Mevlana’ya komşu olmuştu. Çocuklarından Şeref, Tıp Fakültesi’ni bitirip Radyoloji uzmanı, genç yaşta hayata veda eden Ömer Ziraat Mühendisi olmuştu. Faruk da yüksek tahsil yapmıştı. Esma, Kimya Mühendisi Nail Kadakal ile mutlu bir evlilik yapmıştı. Oğlu Ömer’in acısına fazla dayanamayan Azime Teyze de 2006 yılında vefat etmişti.

Muzaffer Amcaların üst katında Vakıf Müdürü Emin Tunceli otururdu. Balıkesirli olan bu ailenin Tarık, Faruk isminde iki oğlu ve Adalet isminde bir kızı vardı. Aile fertlerinden biri de Emin Bey’in yeğeni Hasan’dı.

Emin Bey, balık avı meraklısıydı. Her Pazar, çocuklarını ve yeğenini alır Karasu’ya, Pulur Çayı’na veya Hasankale’ye gider balık tutar, bunları temizler, pişirmek de hanımı Meliha Teyze’ye düşerdi. Emin Bey, tuttuğu balıklardan kendi ihtiyacı olanını ayırır, gerisini komşular arasında dağıtırdı. Emin Bey, birkaç defa da bizi balık avına götürmüş, germe ağ ile nasıl balık tutulduğunu bize göstermişti.

Uzun boylu ve gözlüklü olan Tarık, bizim akranımızdı. Kısa boylu ve şişman olan Hasan, bizden birkaç yaş büyüktü. Faruk ise küçük kardeşimin akranıydı. Evin tek kızı Adalet Abla ise ağabeyim ile bizim aramızdaki kuşaktandı.

Emin Amca, fena halde sigara tiryakisiydi. Dolayısıyla oğlu Tarık’ın da sigaraya karşı bir ilgisi vardı. Hasan, Vakıf Spor’un değişmez elemanıydı. Tarık, nedense futboldan uzak dururdu. Sapan nişancılığında Tarık bir numaraydı, tabir yerindeyse hedefi on ikiden vururdu. Bir gün Yukarı Mumcu Camii minaresinde ezan okuyan müezzinin koltuk altına sapanla nişan alıp isabet ettirmiş, şerefedeki müezzin ne olup bittiğini anlamamıştı. Vakıf Müdürü Emin Bey Ankara’ya taşındı. Kızı Adalet, Kimya Mühendisliği’nde okuyordu.

Vakıf Müdürü’nün karşısında Hâkim Ali Çelik otururdu. Azerî kökenli olan Ali Amca’nın eşi Gülsem Teyze’ydi. Ailenin Besalet, Sevim, Nüvit, Ümit, Uğur ve İlyas isminde çocukları vardı. İlyas Ağabeyi, İktisat okurdu ve yaşı bizlerden çok büyüktü. Ali Amca; kısa boylu, zayıf kibar bir insandı. Bu aile de diğer komşular gibi Erzurum’dan ayrıldı ve İstanbul’a yerleşti. Ali Amca orada vefat etti, eşi Gülsem Teyze ise halen İstanbul’da yaşıyor.

Çevik ailesinin alt katında maden mühendisi Sait Yorgancı oturmaktaydı. Sait Ağabeyi’nin eşi Seniha Teyze, annemin okul arkadaşıydı. Ailenin Filiz, Sema ve Nur isimli üç kızı vardı. Kızlar şık ve temiz giyerlerdi. Apartmanların bu sevimli ailesi Sait Ağabeyi’nin geçirdiği bir trafik kazası neticesinde ölmesi üzerine ciddi bir şok yaşamıştı. Seniha Teyze çok asaletli kadındı. Tez zamanda sarsılan düzeni kurmuş, aile; babalarının acısını yüreklerine basarak hayat yolunda sağlam adımlarla yürümeyi başarmıştı. Filiz, benden birkaç yaş büyüktü, çok cesur ve atikti. Bizlerle oynar, çoğu zaman kalecilik dahi yapardı. Sema, benim akranımdı ve çok ağır başlıydı. Nur ise ismiyle tam uyum sağlamış bir karakterdeydi.

Yorgancı ailesi kızların eğitimleri münasebetiyle Ankara’ya taşınmışlardı. Filiz, ODTÜ Kimya’yı bitirmiş, Sema Ziraat Mühendisi, Nur ise ODTÜ İstatistik bölümünden mezundu. Seniha Teyze, Filiz ve Sema Ankara’da, Nur ise Hollanda’da yaşamaktalar.

Yorgancı ailesinden sonra buraya YSE’de İnşaat Mühendisi olarak çalışan Yılmaz Kılıboz gelmişti. Genç bir çift olan Kılıboz ailesinin Arzu ve Ozan isimli iki çocuğu vardı. Ozan, mavi gözlü sarı saçlı çok güzel bir çocuktu.

Hemen mahallemizin maskotu olmuştu. Herkesin sevdiği bu ailenin mutluluğu Yılmaz Ağabeyi’nin genç yaşta hayatını kaybetmesiyle alt üst olmuş; Cezminur Abla dul, çocukları yetim kalmıştı. Bu acı olaydan sonra Cezminur Abla’nın kardeşi Salih Dumlu aileye sahip çıkmış, çocuklara hem dayılık, hem ağabeylik, hem de babalık yapmıştı. İyi bir evlilik yapan Arzu, şimdi annesiyle birlikte Erzurum’da yaşıyor. Ozan ise yine Erzurum’da serbest meslek sahibi olarak çalışıyor.

Kılıbozların alt komşusu şehrin renkli simalarından biri olan gazeteci, siyasetçi Cihat Güngör’dü. Cihat Amca, takım elbise ve kravatla dolaşan, disiplinli, işine titiz, çalışkan bir büyüğümüzdü.

Cihat Amca’nın Necati, Semiha, Bahar, Mesut isimli dört çocuğu vardı. Bahar benim, Mesut ise kardeşim Uğur’un akranıydı. Necati Ağabeyi ve Semiha Abla bizden bir önceki kuşaktaydı. Semiha Abla’yı pencereden çıkıp saçlarını kuruturken görürdük. Necati Ağabeyi Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okuduğundan onu çok görmezdik. Güngörler, Erzurum kültürünü özümsemiş komşuluk ilişkileri son derece kuvvetli olan bir aileydi. Huzur ve neşe içerisindeki aile, kızları Semiha’nın evlenmesiyle daha mutlu oldularsa da bir zaman sonra Semiha Abla’nın hastalanıp genç yaşta vefat etmesiyle bir anda yasa boğulmuşlardı. Bahar ve Mesut her iki kuşağın oyun arkadaşlarıydı. Memnune Teyze izzeti ve ikramı seven bir büyüğümüzdü.

Birlikte çok güzel komşuluklar yaptığımız Güngör ailesi, bir müddet sonra Turan Bilgin’in boşalttığı daireye taşınmıştı. Necati Ağabeyi, Kültür Bakanlığı Basın Danışmanlığı, Başbakanlık Müşavirliği, Cumhurbaşkanlığı Halkla İlişkiler Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı görevlerinde bulunmuştu. Emekli olan Necati Ağabeyi, Ankara’da yaşamakta ve çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yapmaktadır. Arkeoloji mezunu olan Mesut, Erzurum’da Müze Müdürlüğü yapmış ve Kütahya’ya gitmişti. Mesut geçirdiği kalp krizi neticesinde genç yaşta vefat etmişti. Halkın Sesi Gazetesi ve Basın Şeref Kartı sahibi Cihat Amca, 1999 yılında vefat etmişti. Memnune Teyze, şimdi Ankara’da çocukları ve torunları arasında yaşamakta, ablası Semiha gibi öğretmen olan Bahar da ailenin diğer fertleri gibi başkenti tercih etmiş, halen orada çocuklarıyla emekliliğin tadını çıkarmaktadır.

Cihat Amcaların karşı daireye taşınmalarından sonra buraya müteahhitlik yapan Nejat Mutlutürk ve ailesi gelmişti. Nejat Amca’nın eşi Akgül Teyze, annemin sınıf arkadaşıydı ve çok zarif bir insandı. Ailenin Ümit, Leylâ, Uğur, Nilgün ve Neşe isimli beş çocuğu vardı. Leylâ, benim liseden arkadaşımdı. Nilgün, kardeşim Uğur’un akranıydı. Ailenin diğer bireyleri Ümit ve Uğur, apartman çocukları arasına pek karışmazlardı. Leylâ, günün modasını takip eder, Nilgün sadeliği ve hanımefendiliği ile Neşe küçük olmanın sempatikliği ile tanınırdı.

Aile, Leylâ’nın evlenmesinden sonra Vakıf Apartmanları’ndan taşınmıştı. Nejat Amca 1990, Akgül Teyze de 2008 yılında vefat etmişti. Ailenin çocukları diğer komşu çocukları gibi iyi tahsil gördüler. Ümit ve yakın zamanda aramızdan ayrılan Uğur, hekim oldular. Leylâ ve Nilgün, Eğitim Enstitüsü’nü; Neşe, Açık Öğretim İşletme’yi bitirmiş olup,şu an Doğu Anadolu İhracatçılar Birliği’nde Şube Müdürü olarak görev yapmaktadır.

Leylâ, Merkez Bankası’ndan emekli oldu. Nilgün ve Ümit Ankara’da, Leylâ ve Neşe Erzurum’da yaşamaktalarMor Apartman’la yandaki otel arasında dar bir boşluk vardı. Her nedense çocuklar bu arada oynamayı tercih etmezdiler. Yıllar sonra bu ara da ticarethaneye çevrildi ve lokanta oldu. Daha sonra Eczacı Erdinç Mutaf, Yoncalık Caddesi’nde bulunan Ali Ravi Eczanesi’ni buraya taşımıştı. Eczacı Erdinç’in Bursa’ya naklinden sonra burası Paşa Konağı isminde bir pastane olmuştu.

Mor Apartman’ın bitişiğindeki Aziziye Kulübü, şehrin renkli ortamlarından biriydi. Gece burada sahne alan meşhur sanatçıların sesleri, Mor Apartman’ın sakinlerine ücretsiz konser verir gibiydi.

Zaman içerisinde Mor Apartman’ın da zemin katları dükkân oldu. Bunlardan birinde Remzi Yıldız’ın Yıldız Mefruşat dükkânı ve Ülke Kitabevi bulunmaktaydı. Kitabevinden sonra, burada Odak Optik isminde bir gözlükçü vardı… DEVAM EDECEK