Palandöken iki hafta önce manşetten vermişti:

“İşte iki üniversite, işte iki rektör: Biri herkesten önce üniversitesini kapatmak için diğeri de üniversitesini açık tutmak için yarıştı.”

Bu haberden günler sonra YÖK bir karar aldı ve rektörlere mealen dedi ki, “Boş verin eğitimi, ilmi filan üniversitelerinizi kapatın, öğrencilerinizi de kovun gitsin.”

Buna dünden razı olan rektörler vardı, misal biri de Erzurum’daki ETÜ rektörü Bülent Çakmak’tı.

Neyse…

Asıl anlatmak istediğimiz şudur.

Hani Atatürk Üniversitesi yüz yüze eğitimden yana bir tavır almasına rağmen YÖK’ün aba altından sopa göstermesi sonucu sanal, yani uyduruk eğitime geçmek zorunda kalınca, kimi ahlak ve irfan fukarası memleket düşmanları, kendilerine siper ettikleri “cam”ın arkasından yaylım ateşe geçtiler!

“Hani yüz yüze eğitim olacaktı?”

“Nerede yüz yüze eğitim, Çomaklı çuvalladı!”

“Palandöken gazetesi, haberiniz elinizde patladı, çok şükür ki YÖK bizi haklı çıkardı ve üniversiteleri kapattı!”

Bunlara benzer daha yüzlerce mesaj…

Bu mesajları atanların tamamının üniversite mensubu olduğu çok net anlaşılıyor.

Ya hoca, ya memur ya da öğrenci…

Üniversitelerinin kapısına kilit vurulmasından öylesine mutlu olmuşlar ve öylesine sevinmişler ki, muhtemelen kutlama partisi bile düzenlemişlerdir.

Siz bu tipler için ne dersiniz bilemem ama bendeniz bu mesajları atanların alayının şerefsiz, memleket düşmanı birer alçak olduklarına inanıyorum.

Yahu zorunluluktan da olsa bir hoca, bir memur ya da bir öğrenci nasıl olur da üniversitesinin kapısına kilit vurulmasından bu denli mutlu olur?

Oluyor işte…

Bendenize sövüp sayıyorlar, vay nasıl olur da üniversitelerin açılmasını savunurmuşum!

Demem lazımmış ki, “Mümkünse üniversiteler en az beş yıl açılmasın, ama ders vermeyen mesaiye gitmeyen hoca ve memurlar maaşlarını alsınlar, eğitim görmeyen öğrenciler de tam puan üzerinden mezun olup diplomalarını alsınlar!”

Evet; YÖK sayesinde tam da böyle olacak…

Üniversitelerde sıfır eğitim, sıfır bilim, sıfır araştırma…

Ama bol maaş, bol tatil ve yıldızlı diplomalar!

Ne güzel değil mi!?

Maaş almak için artık başını bile sallamaya gerek yok, sen git plajda güneşlen, hesabına maaşın yatsın!

Vicdan sahibi her uzman defalarca ifade etti:

Uzaktan eğitim tam bir aldatmacadır.

Yani palavra…

Biz hangi ara bu hale geldik.

Bir hoca, bir memur ya da bir öğrenci üniversitesinin kapısına kilit vurulduğu için zil takıp oynar?

Korona plajda bulaşmıyor…

Korona AVM’de bulaşmıyor…

Korona çarşıda pazarda bulaşmıyor…

Korona mangal partilerinde bulaşmıyor…

Korona düğünde kınada bulaşmıyor…

Korona kahvelerde kulüplerde bulaşmıyor…

Korona kartı takıp gitmediğin işten dolayı maaşını aldığın ATM’den bulaşmıyor…

Suçlu bulundu sonunda!

YÖK, net biçimde tespit edip nihai kararını ilan etti:

Korona üniversitelerden bulaşır!

Evet; YÖK haklı…

Üniversiteler oldum olası hep tehlikeli yerler olmuştur!

Tek tek hepsiyle uğraşmaktansa topunu birden kapat gitsin…

İlk ve orta mektepler de mühürlenmelidir!

Gerçi Ziya hoca da bu uğurda canhıraş bir şekilde çabalıyor zaten…

Yaşasın eğitimsiz Türkiye!