Acele sözcüğü Arapça bir sözcük. Türkçe sözlükte; çabuk, çabukluk, tezlik ve ivedilik anlamlarına gelmektedir. Acele etmek; bir işi çabuk yapmak, çabuk bitirmeye çalışmaktır.

Aceleci insana; acele ile iş gören, sabırsız, içi dar denir.

Kuran’da da insanın tez canlı bir yaratık olduğu ve aceleci olarak yaratıldığı belirtilmektedir. Enbiya/37.

Aceleci bir tutum sonucunda yapılan işlerde istenen olumlu sonuç elde edilmediği için şu özlü sözler atasözlerimizde yer almıştır:

Acele işe şeytan karışır.” “Acele işin sonu nedamettir.” “Acele ile menzil alınmaz.” “Acele eden, ecele gider.” “Acele yürüyen, yolda kalır.” “ Acele eden, tez yorulur.” “ Acele ile yapılan, aceleye getirilen işte hayır yoktur.”

Kutadgu Bilig de Yusuf Has Hacib yukarıdaki anlayışı doğrulamaktadır. “İşe acele ile girme, sabır ve teenni ile yani bir işi acele etmeden iyice düşünerek yap, temkinli ve ihtiyatlı davranarak hareket et; acele yapılmış olan işler yarın pişmanlık getirir. Bütün yanlışlıkların başı aceleciliktir; bütün iyi işler daima teenni ile yapılan işlerdir.”

Hz. Peygamber: “Acele etmek şeytandandır. Beş şey bundan müstesnadır: Kızını evlendirmek, borcunu ödemek, cenaze hizmetlerini çabuk yapmak, misafiri doyurmak, günah yapınca hemen tövbe etmek.” öğüdünü vermiştir.

Yusuf Has Hacib, Her işte sükûnet tercih et; yalnız ibadette acele et, çabuk davran, demiştir.

İnsan o kadar aceleci ki hakkı ve gerçeği kabul etmedeki inatçılığı, nankörlüğü/kâfirliği ve gururu nedeniyle başına taş yağmasını, acı ve elem verici azabın gelmesini istemektedir.

“Hatırla, bir de şöyle diyorlardı: “Allah’ım! Eğer bu kitap senin katından gelmiş bir hakikat ise gökten üzerimize taş yağdır veya bize acı veren bir azap gönder!” Enfal/32.

Yine Hz. Peygamberden gerçek bir Tanrı Elçisi olduğunu kanıtlaması için kendilerine kötülük istemesini talep etmektedirler.

“De ki: “Şüphesiz ben, rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah’ındır ve Allah hakkı anlatır; O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır.” Enam,57.

De ki: “Acele istediğiniz şey (azap) benim elimde olsaydı, elbette benimle sizin aranızda iş bitirilmişti. Allah zalimleri daha iyi bilir.” Enam, 58.

Dahası insan bir işte o kadar acelecidir ki hoşlanmadığımız bir şey bazen hakkımızda iyi olabiliyor. Yine hakkımızda iyi diye çok istediğimiz bazen kötü olabiliyor. Geleceği bütünüyle kavrayamadığımız için bu insanın eksik yanıdır.

Dahası insan iyilikleri için dua ediyor gibi kötülük için de dua eder: “Hal böyleyken, insan yine de (çoğu zaman) iyilik için dua ediyormuşçasına (tutkuyla) kötülük için dua eder; çünkü insan (yargılarında) tez canlıdır.” İsra, 11.

Burada bir soru sormama müsaade ederseniz sorum şudur: İnsan yaratılış itibarıyla aceleci, sabırsız yaratılmışsa kendisini bu tutum ve davranıştan nasıl kurtara bilir?

İnsanda insanlaşma çabası içerisinde olma azmi ve kararlılığı olursa, nefsini öldürmeden onu kontrol ederek çok zor da olsa, az yol da alsa cahillik, şirretlik, kıskançlık, cimrilik, nankörlük, acelecilik, zalimlik gibi hastalıklarla baş edebilir diye düşünüyorum. Eğer böyle olmasaydı. Herkes suçu karaktere, yaratılışa yüklerdi. Ne yapalım cehalet benim kaderim derdi. Kötülükle ne devlet ne eğitim ne de insanlık uğraşmazdı. Mahkemelere de gerek kalmazdı.

Kendi kusurlarımızı bilmek erdemliliğini gösterelim.

Asr suresi ile yazımızı noktalayalım: “Düşün zamanın akıp gidişini! Gerçek şu ki, insan ziyan içindedir. (Ziyanda olmayan) meğerki imana erip doğru, iyi, güzel ve yararlı işler işleyenlerden olsun ve birbirine hakkı tavsiye edenlerden, birbirine sabrı tavsiye edenlerden.”