Aslında bu yazıda haddimi aşacak olsam da kendi çapımda ve yapıma uygun felsefe yapmak için, kelleye dönüşmüş başımı iki elimin arasına alarak, birkaç kelam eylemek istemiştim.

Yine de son satırlara kadar okuma sabrını gösterenlerle fikrimi paylaşacağım.

Düşünen organımın saçmalıklarını alt satırlara atmamın elbet bir nedeni var.

Birincisi, son iki gündür Sayın Cumhurbaşkanımız ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın rahatsızlığı ve bu konuda yapılan yorumlardır.

O zaman Erzurum'da iktidarın en güçlü rakibi olan İYİ Parti İl Başkanı Sayın Melih Kırkpınar'ın fikrini almak gerek, diyerek aradım.

Öyle ya, tüm medyada düşüncelerini açıklayan diğer partilerin genel başkanlarını arayarak, zaten söylenenleri söylemenin bir alemi yok, değil mi yani.

Sayın Kırkpınar'la birkaç cümlelik iyi niyetli dileklerin karşılıklı kurulmasından sonra, Sayın Erdoğan için konuşulanları sordum.

Dedi ki;

"Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı sıfatıyla, hepimizin cumhurbaşkanıdır; AK Parti Genel Başkanı olarak da bizim, dolayısı ile Millet İttifakı'nın rakibidir.

Ne olursa olsun, yani hangi sıfatıyla tanımlarsak tanımlayalım, bir insanın sağlığı şahsen benim için önemlidir. Çünkü, farkında olmayabiliriz; ama her canlı bu dünyaya bir görev için ve bir kere gelir. Görevini tamamlayanlar da bir şekilde ebediyete intikal eder. Bazı kişilerin Sayın Erdoğan'ın sağlık durumuyla ilgili dedikodulara içten içe sevindiklerini üzüntüyle görmekteyim. Unutulmamalı ki, bizim kültürümüzde düşmanınız bile olsa, ölüme düğün olmaz, yas tutulur. Bu dünyadaki defterini kapatan faninin hesabını onu Yaradan sorar."

Dedim ki;

"Sayın Erdoğan'ın gelecek seçimlerde aday olması, Erzurum'da oy oranlarınızı etkilemez mi?"

Dedi ki;

"Asla etkilemez! İYİ Parti ülke genelinde olduğu gibi kentimizde de büyük bir sıçrayış içinde, bırakın dip dalgayı, ki müthiş bir akım var bu dalgada, partimize katılan ve partimizin rozetini gurur ve inançla takan birçok insan var. Bunlardan önemli biri de Narman eski Belediye Başkanı Sayın Yücel Ahmet İşleyen'dir. Böylesi katılımların devam edeceği de aşikardır."

Derken efendim, birkaç kelamlık sohbetten sonra telefonda vedalaştık.

Evet, Sayın İşleyen'i belediye başkanlığı döneminden beri çok iyi tanırım, Narman için çok işler yaptı, hele 15 Temmuz kalkışmasında, o hain ihanete karşı belinde silahıyla Narmanlının önderliğini yaparak, demokrasiye sahip çıkması unutulacak gibi değildir.

Peki, bu tür çalışkan yurtseverleri Erzurum'da kim partisine kazandırıyor.

Söyleyelim, "bir gazeteci olarak, benim eksikliklerime, yanlışlarıma, yalanlarıma şahit olur da yazmaz iseniz sizin gazeteciliğinizden şüphe ederim," diyen İYİ Parti Erzurum İl Başkanı Sayın Kırkpınar.

E, bu yol uzun yol başkan, görür isek, şahit olur isek yazarız elbet, dediğimi de buraya not düştükten sonra gelelim, "Bana Allah'ı göster," başlığına.

Önce şunu söyleyelim, "Aklı ötelemeyin, önceleyin," mealinde Yaradan'ın bir emri vardır. Der ki; "Ey akıl sahipleri, akledin, aklınızı kullanın!"

Elbet burada, aklı olanların aklını şeytanca kullanmalarını emretmiyor; ama ne yazık ki, aklını kurnazlık ve çıkarcılıkla, ister siyasette ister ticarette kullananlar var!

Derken efendim, size Allah'ı göstereceğim!

Mensubu olduğum dinin gereği, küçük yaşta evimizde Allah kelamı ve namaz eksik olmazdı. Küçük yaşta hayal dünyamızın haddini aşan düşlerle Allah'ı salt dünyaya hükmeden ulaşılamaz biri olarak düşünürdüm..(Bu samimi itirafımı kimse yanlış anlamasın, o yaşlardaki bir çocuk neyi anlayabilirdi ki!) Birgün rahmetli dedem elindeki bir kitapçıkla geldi, henüz okumayı sökmüş ve okumaya da meraklıydım. Kitapçığın kapağında "Bana Allah'ı göster," yazıyordu. Tam benlik işte, heyecanla okudum.

Konusu şuydu.

Ben yaşlarındaki bir çocuk, dedesine "bana Allah'ı göster," diye yalvarır; dedesi de Allah'a yalvarır ve duası kabul olur, Yardan, "torununla falanca dağa bakın, der "ben cemalimi o dağa göstereceğim," diye ünledikten sonra gösterir ve dağ o güzellik karşısında yerle bir olur!. (Çirkinlik ve kötülük karşısında direnirsiniz; ama güzellik karşısında asla!)

Bakın burada, korkunçluk ya da şiddet ya da kötülük değil, güzellik vardır. Güzellik herkese göre göreceli olsa da kelimenin yükü aynıdır.

Güzellik ve iyilik!

Bugün anladığım kadarıyla, güzellik ve iyilik Yaradan'ın insanlara verdiği salt emir değil, kendisidir. Bugün yine bakıyorum ki, mensup olduğum inancı savunan bazı kelle kesen, ahlaksızca fetva veren, vatanına ve bayrağına ve de geçmişteki şehitlerine ihanet edercesine siyasette ve ticarette inancı kullananlar var.

Bu beni çok düşündürüyor!

Son olarak, şunu da anlatmalıyım. Çok önemsediğim için, anlatmadan geçemedim.

Erzurum İYİ Parti İl Başkanı Sayın Kırkpınar'la inanç ve ibadet konusunda bir sohbetimiz olmuştu. Ve demişti ki; "ben aynı zamanda ticaret yapıyorum, bunun gereği çek ve senet veririz,önemli olan verdiğiniz bu evrakların gerçek karşılığının olmasıdır. Allah'ın emrettiği ibadetlerden biri de namazdır. Eğer bu ibadetinizi gösteriş ve birilerini aldatmak için yaparsanız, bunun karşılığı yoktur. Yani, ticaretteki gibi sahtekârlıktır. Bunun hesabını da asıl kesenler, kesin keser!"

Bu benzetmeye bayılmıştım.

Size kendi işaretimle Yaradan'ı göstermek istedim... Sevgi ve iyilik!

İsterseniz şeytanı da göstereyim... Kin ve nefret!

Gerisi size kalmış!

Buyurun, nereden isterseniz oradan yakın!

..

E, ne yapalım bizim felsefemiz de gelişmiş ülke çocuklarının okuduğu Gaarder'in "Sofi'nin Dünyası"nı okumayanlar için, bu kadar olur.

Neden?

Cevabını bilsek de bu soruyu sormaktan asla korkmamalıyız!