"Erzurum kilidi Mülki İslam'ın

Mevla'ya emanet olsun Erzurum" der

Alvarlı Efe Hazretleri

İçim yanıyor...

Erzurum'da bir cenaze olduğu zaman 40 gün yas tutardık analarımız radyoyu bile açmazlardı ne oldu bize.? Bu hale nasıl geldik...? 40 bin insan kanı akmış biz nasıl oynarız zıplarız.?!?

Gazze'de ağıtlar semâya yükselirken Erzurum gibi asırlarca İslâm'a mihmandârlık yapmış necip bir şehirde;

120.000 Müslüman konserde cûşa gelmiş gibi eğleniyor.

Bunu da yakın Türkiye tarihinin "en muhafazakâr" Kültür Bakanlığı organize ediyor.. Alvarlı efe hazretleri, İbrahim Hakkı hazretleri ve Nene Hatunun kemikleri sızladı.

Ben de sanıyorum ki;

Aslında bizim halkımızın Gazze için yüreğinden yanardağlar fışkırır ama;

Ne yapsınlar, ellerinden bişey gelmediği için 'çaresizce' seyrediyorlar.

Acıyla kıvranarak izliyorlar elleri kolları bağlı.

Heyhât..

Elimizden Âlem-i İslâm'ın matemine saygı duymak da mı gelmez?

Eskiler, hele ki kadim Erzurum'da ecdad;

Bir mahallede taziye varsa, orada yüksek sesle gülmeye bile hayâ ederdi.

Güleceklerse de, sessizce evlerinde gülerlerdi.

Ama dışarıda, taziye evinin acısına hürmeten yüksek sesle konuşmazlardı bile; şurada kalsın sesli gülmek, eğlenmek..

Bugün Âlem-i İslâm'ın Gazze mahallesinde yas var.

Öz İslâm yurdunda 10 aydır âdeta kangren olmuş bir matem var.

Annelerin âh u efgânı arşı ihtizaza getiriyor,

Minicik yavruların feryâd u figânı semâları yırtıyor.

Hadi elimizden bir şey gelmiyor olsun.

Elimizden taziye âdâbına uymak da mı gelmez?

Elimizden evlatlarının kanlı iç organlarını çöp poşetlerinde taşıyan bîkes babaların acısına hürmetle,

En azından bu "vahşet sezonu"nda çalgılı-çengili eğlencelere ara vermek de mi gelmez?

Çok mu zor;

Bacakları anestezisiz ampütasyonlarla, acıdan çığlık çığlığa kesilen kimsesiz yetimler için bunu yapmak,

Çok mu büyük fedâkarlık üzerlerine mezalim yağan şu gariban masumlar için bi müddet konsersiz kalmak?!

İslâm'ın kutsalları, ümmetin kadınlarının namusları habis sapıkların necis postalları altında çiğnenirken,

Yeryüzünü boğan bu zulüm seli arasında hayat nasıl olağan akışında ilerleyebiliyor Müslüman bir toplumda, aklım almıyor.

"Onlarla ölelim, gülmeyi kendimize haram edelim, güleni darağacına çekelim, bitkisel hayata geçelim, mumyaya dönelim." demiyorum.

Evinde ne yaşıyorsan yaşa.

Ama en azından Müslüman bir toplumun dışarıya açılan sokakları hüzün koksun biraz bu kan donduran vahşet hengâmında.

Bi zahmet bu kadarı olsun 40.000 Müslümanın kanı oluk oluk akarken.

Bu pasifliğimize keffaret niyetine caddelerimize çaresizliğin utanç yüklü matem havası çöksün biraz,

Sessiz bir hüznün vakarını kuşanalım hiç olmazsa bir nebze.

Ki;

"Çaresiziz, yoksa böyle seyretmeyiz." demeye yüzümüz olsun.

İnandırıcılığı olsun bahanelerimizin..

"Burada "Müslüman ve konser" ikilisinden uyumlu bir kombin çıkar m?"yı konuşmuyorum.

Bu asır, harama haram diyenin aforoz edilip modernitenin 'Engizisyon'unda boynuna linçten bir yağlı halatın geçirildiği bir asır.

Diyorum ki;

İslâm'ın umdelerini kenara bırakmışsınız belli;

Ceddinizin asırlarca bir cevher gibi taşıyıp size tevarüs ettirdiği "yas evine hürmet âdâbını" nereye bıraktınız?

Saraylarının kapısında "Ye'vi ileyhi külli mazlûm",

Yani 'Tüm mazlumların sığınağı' yazan Osmanlı'nın ahfâdı?

Gazze bizim evimizdi, mahallemizdi, kanayan yaramızdı, canımızdı, nazenin bir uzvumuzdu hani?

Acısı acımızdı, Resul öyle buyurmuştu..

Umutlarımın saçlarına ak düşüyor.

Gördüğüm her yeni fecâatle,

Zoraki hârelendirdiğim cılızlaşmış ümitlerimin alnına yeni kırışıklıklar düşüyor..

"O nuru gönder İlahî, asırlar oldu yeter..

Bunaldı milletin afakı, bir sabah ister.

Bu secdegaha kapanmış yanan yürekler için,

Bütün solukları feryat olan şu mahşer için,

Harimi Kaben için, en büyük Kitabın için,

Nasibi daimi hüsran kesilmiş ümmet için.."