Doğup büyüdüğüm Camilerinde mukabele (Hatim) okuduğum Erzurum’da Din adamlarına büyük saygı ve hürmet gösterirler, özellikle Müftü, Vaiz ve Din görevlisi denildiğinde, halkın çoğunun isimlerini söylerken dahi büyük bir saygı duyduklarını cümlelerinde görebilirdik. Mehmet Gürgür (Merhum) her akşam Lala Paşa camiinde akşam namazı sonrası onlarca Hafızlara talim dersi verirdi gündüzleri Caferi’ye Medresesinde yine Hafızlık talim dersleri okuturdu. Gerek Kur’an kursuna gerekse Lalapaşa Camiine gelen vatandaşlar Mehmet Gürgür hocaya çok saygı ve hürmet ederlerdi, bizde Alime saygıyı Mehmet Gürgür (merhum) hocamızdan öğrendik. Mehmet Gürgür Hoca çok naif bir kişiliği vardı. Kur’an ilmine vakıf ve Erzurum’un en seçkin okuyucularındandı. Yaklaşık 2 yıla yakın Kur’an ilimlerini okuduğum Mehmet Gürgür hocadan sonra İstanbul’da İsmail Biçer ve Abdurrahman Gürses (merhum) hocalardan Kıraat dersi almak istediğimde, nerde ve kimden okuduğumu sormuştu.

Hafızlığımı köyde ve Aziziye Kur’an kursunda, Talim (Kıraatı) ise Mehmet Gürgür Hocalardan okuduğumu söyledim. Abdurrahman Gürses Hoca Mehmet Gürgür hocayı ah çekerek anlatmıştı. Burasını başka bir zaman yazarım.

Pekâlâ ne oldu da şimdi Din görevlileri bu kadar ayağa düştü, saygı sevgi gösteren yok, halkın çoğu nefretle anar oldu? Eğer bu sorunun cevabını verebilirsek sorunu çözmüş oluruz. Bunun sebebi hiç şüphesiz din görevlilerinin kendileridir, eğer sorunların sebebi siz değilseniz, muhatabı da siz olmayın, bırakın dökenler toplasın ... Bu ayağa düşmelerini de din görevlilerinin kendileri toplasınlar., ne güzel söylemiş Fernando Pessoa “Bir asfaltı her gün sulasan da sana çiçek veremez;
çünkü asfaltın tabiatında güzellik yoktur…”

İlim olmayan, bilim olmayan, Edep olmayan, Ahlak olmayan birileri Din görevlisi olursa, koca camiayı yerle bir eder. Allah’tan hala sağlam Edep ve Ahlak abidesi Din görevlilerimiz var, Allah onlardan razı olsun.

İnsanlığın kalbi alınmış

Ruhu uzaklaşmış kendisinden.

Çocukluğumda Rahmetli Babam zaman zaman bu tür kıssaları anlatırdı, günümüze ışık tutacak bir kıssa ile sizi baş başa bırakıyorum. İnşallah güzel dersler çıkarırız.

Erzurum’un bir köyünden, büyük âlim İbrahim Hakkı hazretlerini kendilerine nasihat etsin diye davet ederler.

Ancak bu mübarek zatı getirmek için bir Ermeni hizmetçi görevlendirilmişti…

Ramazan-ı Şerîfte va’z u nasîhat için Erzurum’un bir köyüne davet edilen İbrahim Hakkı hazretlerini alıp köye getirmek üzere; Ermeni hizmetçi ile bir at da gönderilmişti.

Adam, İbrahim Hakkı hazretlerine gitti ve durumu anlattı. Hemen yola çıktılar.

Fakat binek hayvan bir tane olduğundan İbrahim Hakkı hazretleri,

Hz. Ömer radıyallâhü anhın Kudüs’e giderken kölesiyle beraber nöbetleşe deveye binmesi hususundaki ahlâk-ı hamîdeyi tatbik etti.

Ermeni hizmetçi buna her ne kadar;

-Aman efendim, köylüler bu durumu işitirlerse, beni azarlarlar; ücretimi de vermezler! diye itiraz etti ise de İbrahim Hakkı hazretleri;” Evladım, son nefeste hâlimizin ne olacağı meçhul! Sen köylülerin seni azarlamasından endişelisin, ben ise Allah Taalanın huzurunda verilecek olan büyük hesaptan korkuyorum, buyurup ata binme işini sıraya koydu.

Hikmet-i ilâhî tam köye girecekleri esnada aynen Hazret-i Ömer radıyallâhü anhın misâlinde olduğu gibi sıra Ermeni hizmetçiye geldi. Köylülerden korkan adamcağız, hakkından feragat ettiğini, ata kendisinin binmesini ısrarla istediyse de İbrahim Hakkı hazretleri;

-Sıra senindir, dedi ve atın önünde yürüyerek köye girdi.

Halk bu hâli görünce, hemen Ermeni hizmetçinin etrafını sardı ve;

-Vay densiz! Gençliğine bakmadan ata kurulmuş, ak sakallı şu ihtiyar üstadı yürütmektesin ha! Bu mu senin sadakatin? Biz böyle mi tembih ettik sana? şeklinde muhtelif ifadelerle azarlamaya başladılar.

Durum bu minvaldeyken İbrahim Hakkı hazretlerinin meseleyi izah etmesi üzerine azardan vazgeçtiler.

Bu esnada köylülerden biri Ermeni hizmetçiye seslendi: –

Be adam! Bu kadar fazileti gördün ve yaşadın! Bari Müslüman ol! dedi.

Ermeni hizmetçi, birkaç dakikalık sükûttan sonra oradakilere şu ibretli cümleyi söyledi:

-Eğer sizin yaşadığınız dine davet ediyorsanız, asla! Ama şu mübarek zatın dinine dâvet ediyorsanız, o dine daha yoldayken iman ettim bile!..

Bu sözleri söyledikten hemen sonra da Kelime-i şehadeti söyledi. Daha başka bir şey konuşmadı. Kısa bir zaman sonra da vefat etti…

Selam ve Dua ile…