Yaklaşık iki bin kişi hep bir ağızdan bağırıyor;
-''Vallahi olacak... Billahi olacak... !''

***

Futbol, sadece futbol değildir... Futbol; bir endüstri, aynı zamanda aykırı ruhların bir araya geldiği siyasal ve sosyolojik bir bileşke... Slogandır futbol ve iddia!

'Şampiyonluk bu şehrin ruhunda var' dediğiniz anda; 6 Kasım 1980 Birezilya/Jatei doğumlu hayatında hiç kar görmemiş Marcelo; Mert olur, 9 Ağustos 1994'de karlar ülkesinde güneş görmeden doğan çocuk Murat Paluli ise Nobre...
Dedik ya; Futbol sadece futbol değldir!

***

Vodefone Arena'da izlediğm son maçın ardından yine bir otel odasında yukarıdaki cümlelerle başlamışım yazıma... Tarih: 25 Mayıs 2017.... Rakip; Gümüşhane...

Bugün; 25 Ocak 2019 ve rakip; Beşiktaş...

***

3 Temmuz Sdadyumu'nun, Nene Hatun Kız Lisesi'nin camlarına sırtını dönerek buzun üzerine planjon atan Ersinler, Osmanlar, Cenaplar, Alpaylar, Sedatlar, Nejdetler, Aydınlar, Ragıplar, Hüseyinler, Feruhlar... ve daha niceleri unutulur ama Kartal Yuvası Vodefone Park'ın her babayiğidin evine seremeyeceği kalitedeki çimden halısının üzerinde büyüyen İbrahim Sehiç kahramandır!
Harbi kahramandır!

***

Bugün; Akatlar Yokuşu'nu, İsitiklal Caddesi'ni anlatmk lazım!
Nerelerden geldik, nereye gidiyoruz?

Bugün; Cemal Gürsel'in motoru patladığı için buz tutan zemininden mi, yoksa Kazım Karabekir'in alttan ısıtmalı buzulundan ürken Afrikalı çocuklardan mı bahsetsek!

Hani, Erzurum'da Akaytay kardeşler vardı ya işte öylesi bir ruh halindeyim. Ne diyordu rahmetlik Sırrı Akaytay;

''Bir şehir var yaylada, teeey yücelerde!...
Karlı dağlara sırtını,
Gönlünü bir garip sevdaya vermiş.
Esen rüzgârları hudutsuz,
Uçan kuşları hürriyet dermiş...''


En iyisi ben; İstanbul'da tarihi Dolmabahçe'den, Mithatpaşa, İnönü veya şimdi en büyük sponsoru Vodefone olduğundan öyle anılan Türkiye'nin bu en en görkemli ve modern stadyumunun etrafını saran ama 90 lira bulamadıkları için içeri giremeyen Dadaşlara yanam... Yoksa; Erzurum'da buzları eriterek üzerinde selfie çekilenlere mi yansaydım?

***

''Süt mevsi gecelerde
Bembeyaz sabrını bürünüp ovaların
Dağlarınca heybetli, yıldızlarınca umutlu
Bir eli tüfeğinde, bir eli kaşında
Hudutlar beklemiş tabya başında..''

***

Beşiktaş Çarşı'nın bir ara sokağında ya da Mecidiyeköy-Şişli metro durağının hemen çıkışında bizim 'Prestij'imiz var!

''Maniler yakılmış: Erzurum ekin ekin
Türküler koşulmuş: Erzurum çarşı Pazar
Sen ağlama demiş canikom
"Kirpiklerin ıslanır
Ben ağlim ki, deli gönül uslanır..."

Allah'tan, bu şehrin bir destanı var da bu tür durumlarda imdada o yetişiyor. Ve o an titriyor insan... Birden unutuyorsun her şeyi... En özeli; bu kritik anlarda Erzurumspor'un yüreğini göğsünden çıkarıp sahaya koyan oyuncuları ortaya çıkıyor başlarında bir Mehmet ile..

Tıpkı şu manşette olduğu gibi:

http://www.erzurumpost.com/upload/icerik/burasi-istanbul-ve-erzurum-carsi-pazar-1403-1.jpg


Ben geçek tarihe, o tarihin tekerrürüne ve gerçek kahramanlarına inanırım. 16 Mayıs 1919 günü işte tamda buradan, yol almıştı Samsun'a doğru Mustafa Kemal ve ancak 3 Temmuz'da varabilmişti Erzurum'a.. Oysa şimdi toru topu bir saat 45 dakika kanatlıat (Pegasus) ile ne çabuk tükeniyor şu asırlık zaman. Ve bu zemheri ayazında nasılde esiyor Temmuz yelleri ...

***

Hadi bakalım!

Şimdiden kaynatın suları, haftaya demli demli içeriz çayları!