Nasıl ki, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan her birey, ülkesinin zirvede olmasını ister ise bu şehirde yaşayan her hemşehrim de (Gazetecisi, öğretmeni, işçisi, köylüsü…) bu kentin kalkınmasını, Anadolu'nun çatısı olan Erzurum'un her alanda zirvede olmasını ister- istemeli!

Hele, bu kentte doğup, büyümüş, ayazını yiyip çelikleşmiş ve ne şartta olursa olsun, bu kadim yurda bekçilik etmeyi kabullenmiş olanlar çok daha ister.

Ancak her işte olduğu gibi istemek yetmez!

Hayallerinize ve hayal ettiğiniz kalkınmışlığa ulaşmak için mücadele etmek, sormak ve sorgulamak gerekir.

Bu durum aslında toplumsal bir gereksinimdir. Bireysel olarak asla başarılamaz. Geri kalmışlık gibi, kalkınmışlıkta bir bütündür ve parçalanmaz!

Durup dururken, bu sosyolojik ve felsefik cümlelerle yazıma neden başladım biliyor musunuz?

‘Biat etmeyi’ anlatmak için.

***

Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli ekonomistlerden olan Ahmet Mafi Eğilmez, bakın nasıl tanımlıyor o kelimeyi:

‘’Arapça bir sözcük olan biat, yöneten ile yönetilenler arasında yazılı olmaksızın var olduğu kabul edilen itaat anlaşması anlamına geliyor. Aşiret veya kabile şeklindeki örgütlenmelerde yaygın olan biat, çoğu kez rızaya dayansa da bazen zorla da söz konusu olabiliyor. Teba, tabiyet, tabi gibi sözcükler de aynı kökten gelir. Birisine biat eden ona tabi hale gelir ve onun tebası (biat edenleri) arasına girer. Günümüzde aşiret veya kabile örgütlenmesinin yerini devlet örgütlenmesi aldığı için tabiyet, kişinin, hangi devletin uyruğu olduğunu göstermekte kullanılan bir ifade haline dönüşmüş bulunuyor.

Başlangıçta daha çok dinsel bir tema taşıyan biat, sonraları siyasal bir nitelik de kazandı ve İslam devletinde yönetenle yönetilen arasında, yazılı olmayan ama zımnen (üstü kapalı) yapıldığı kabul edilen, bir bağlılık sözleşmesi anlamı taşımaya başladı …’’

***

Tarih araştırmacıları ise Osmanlı İmparatorluğu’nda biat kültürünün egemen olduğunu söyler. Bu kültürün etkisinin Yavuz Sultan Selim’in halifeliği üstlenmesinden sonra daha da arttığını belirtirler. Halifeliğin alınmasıyla birlikte Allah’ın yeryüzündeki gölgesi konumuna geçen padişaha biat esas olmuş. İzleyen dönemlerde ise biat kültüründen sapmalar ortaya çıkmış, zaman içinde padişahları tahttan indirmeye kadar varacak isyanlar bile olmuş.

Avrupa’da ise egemen olan feodal düzende otoriteye bağlılık usulü geçerliymiş. Bu bağlılık, rönesans ve reform sonrası 16 ve 17. yüzyıllarda etkisini yitirmeye başlamış. Fransız devrimi ve ardından gelen sanayi devrimi batıda yavaş yavaş biat kültürünün yok olmasına ve demokrasi kültürünün yerleşmesine yol açmış.

Osmanlı’da ise zaman zaman isyanlar çıksa ve biat kültüründen uzaklaşıldığı görünümü doğsa da otoriteye bağlılık anlamındaki biat kültürü şekil değiştirerek günümüze kadar ulaşmış.

***

Peki… Erzurum’u bu biat kültüründen çıkaracak olan adımlar nasıl olacak?

Cumhuriyet’i kuran bu şehir ve Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk’ün hayal ettiği muasır medeniyete nasıl ulaşacağız?

Derdik ya; biat kültürü, lidere kayıtsız, koşulsuz bağlı insanlar yetiştirir. Lideri artık siz belirleyin, köyde muhtar olur, şehirde başkanlar…

Biat eden insanlar sorgulayamaz, başkaldıramaz, itiraz edemez. Bu insanlar sorgulayanları, itiraz edenleri başkaldıranları da asla hoş karşılamaz. Hatta sorgulayanları, itiraz edenleri, başkaldıranları liderden önce onlar cezalandırmaya girişir.

Son günlerde, sosyal medya platformları ve diğer medya organlarında Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’in, en yandaş veya en muhalif gazetecilerle yaptığı sohbetleri ve sunumları izleyince beynimden klavyem, oradanda önünüzdeki ekrana bunlar döküldü.

Sorgulayamayan, itiraz edemeyen insanlar, dünyanın en iyi okullarında, en iyi hocalarla okusalar, mesleklerinin zirvesinde olsalar bile içinde bulundukları topluma maalesef katkı sunamıyorlar. Çünkü önceliklerinde hep bağlı oldukları lider ve onun düşünce sistemine biat ve onun karşılığında bireysel refahları var. Bu önceliğe aykırı düşünce geliştiremiyor ve dolaysıyla mevcudu devam ettirerek, yeni bir şeyleri ortaya çıkaramıyorlar.

Erzurum’da bu biat kültürüne dayalı sistem çerçevesinde refah artışı yaşar gibi yaparak, önceki dönemlerin birikimini ya da geleceğin gelirini harcıyor. Böylelikle de refah artışı sağladığını sanıyor.

Unutmayalım ki!

Bu biat kültüründen çıkamadığımız, sorgulayan, araştıran, eleştiren kuşaklar olamadığımız sürece; ara sıra geçici refah artışları yaşayabiliriz ama gelişmiş bir Erzurum konumuna asla gelemeyeceğiyiz.