Erzurum, kültür kodlarının çarşılarda, sokaklarda, mahallelerde velhasıl yaşamın her alanında hissedildiği nadir şehirlerden biridir.

Şehri sevmek ve ona tutku ile bağlanmak bu farklılığın bilincinde olmakla mümkün olabilmektedir.

Ramazan ayında çok daha belirgin olan bu özellik Erzurum’un her köşesinde kendini göstermektedir.

Şehrin bu ruhsal derinliğini bize hatırlatan dokunuşlarla karşılaştığımız zaman bu gerçeği daha yakından görüp, aidiyet duygumuzu perçinliyoruz.

Dün. Narmanlı Camiinde kıldığım cenaze namazından sonra iş yerime dönerken Ulu Cami’nin çıkış kapısındaki merdivenlerden inmeye çalışan ihramlı, mest lastikli, beli bükülmüş bir eze dikkatimi çekti.

Adım atmakla zorlanan bu eze’yi görünce Alvarlı Muhammed Lütfi Hoca’nın “Civanlar Pirlere hürmet ederler/Duasını almaya gayret ederler. Ramazan’a güzel hürmet ederler. Mevla’ya emanet olsun Erzurum” mısraları aklıma geldi.

Eze’ye doğru yöneldim “Eze, müsaade edersen sana yardımcı olayım. Elimden tutu seni indireyim” dedim.

İki kat olmuş, yürümekte zorlanan bu ezemiz “Sağol ana kurban, ben inebilirim, Allah’ta senin elinden tutsun” diye dua edince içimi müthiş bir sevinç kapladı. Yolda kendi kendime düşünürken “Türkiye’nin neresinde böyle bir dua yapılır” diye içimden geçirip, bu şehri neden çok sevdiğimi bir kez daha anladım ve “Mevla’ya emanet olsun Erzurum” diyerek yağan karın altında işyerime döndüm.