“Endüstri toplumuna hız kazandıran şey paradır. Fakat bilgi toplumunu hızlandıran ve güce ulaştıran bilgidir. Şimdi, bilgi sahibi olanlar ve olmayanlar şeklinde yeni bir sınıfsal bölünme ortaya çıktı. Bu yeni sınıf, gücünü paradan ya da sahip olunan topraklardan değil, sadece bilgiden alıyor.”

John Kenneth Galbraith'in bu sözünü bir vakitler çalışma odamdaki panoya asmıştım.

Erzurum ile ilgili hayallerimin tahakkuku için bilim, bilgi ve teknolojinin çok gerekli olduğunu her fırsatta ifade ediyorum. Buyurun gazete arşivlerine bir uğrayıp eski bir yazımıza göz atalım.

"İleri bilim merkezlerinde, üniversitelerde, ARGE merkezlerinde yillardir üzerinde çalışılan yapay zekâ, genetik, robotik gelişmeler elbette bizim üniversitelerimizin de aşina olduğu, üzerinde kafa yorduğu konular.

Geleceğe göz kırpan "Doğu Anadolu Gözlemevi" gibi ete kemiğe bürünen bilimsel ataklar artarak devam etmelidir. Kent yöneticilerinin dağarcıklarından böylesine yüksek idealler eksik olmamalıdır.

GNR; G (genetik), N (nanoteknoloji)R (Robotik) devrimleri çağında SÖZ sahibi olmak istiyorsak bu mevzulara daha derin dalışlar yapmamız lazım. Bilgi üretiminde, bilgi işlemde, teknolojik alanda atılan çok ileri, dev adımlar, iç içe geçmiş çeşitli teknolojik ilerlemelerle ortaya çıkan etkileşim ve sayısız sinerjiden doğuyor.

Öyleyse gelin bilgimizle makinelerin, robotiklerin, yapay zekânın efendisi olalım; şehri GNR çağına hazırlayalım el birliği ile."

Kuruluş aşamasında yazılarımızla destek vermeye çalıştığımız AtaTeknokentiçin sarf edilen "İş âlemiyle bilimin evlenmesi" benzetmesi çok heyecan vericiydi. O iş birliğinin önünü açacak gürbüz işletmeler, 21. Asrın İpek Yolu'nun en mühim durağı olmaya aday Erzurum'u geleceğe taşıyacak.

Şehrin beyin gücü sektörleriyle tahkimi bilim, teknoloji, arge ayaklarının sağlam şekilde inşasına bağlı. Yüksek reknoloji tabanlı gıda sanayii merkezi olmaya aday Erzurum; ülkeyi, Kafkasya, İran, Irak ve Suriyeyi doyuracak potansiyele sahiptir.

Türkiye'nin en köklü; değerli hocaların görev yaptığı Ziraat Fakültesine sahip Atatürk Üniversitesinin kent kalkınmasındaki payını düşündüğümde hatırıma gelen şu öyküyü dinlemeye vaktiniz var mı?

Bir kitapta okumuştum. Bir zamanlar ‘Mein Balıkçısı’ diye, talihi ile meşhur bir adam varmış.

Mein kıyılarında balık pek az tutulduğu halde bu adam ne zaman balığa çıksa boş dönmez, sepetler dolusu balıkla gelirmiş.

Adam bu yüzden para kazanırken talihi de dillere destan olmuş. O kadar ki birinin fazla talihli olduğunu anlatmak için “Mein Balıkçısı gibi talihli” demek âdet haline gelmiş.

Günün birinde balıkçı ölmüş.

Cenaze için evine gelenler, Mein Balıkçısı’nın evinde balık ve su üzerine zengin bir kütüphane olduğunu hayretle görmüşler; adamın balık avından neden boş dönmediği o zaman anlaşılmış.

Teşvik paketleriyle sürekli desteklenen, kaynak tahsis edilen Hayvancılık ve Gıda sektörünün bir gün mutlaka şehrin zenginlik devriminin baş aktörü olacağına inancım tam.

Zira Erzurum; altyapısı, ulaşım imkânları, Üniversiteleri, bilimsel altyapısı, teknokenti ile böyle bir potansiyele sahip. Siyasi kadrolar, sivil toplum örgütleri, güçlü medya mensupları şehirlerinin parlak geleceği için arılar, karıncalar gibi gayret gösteriyorlar.

Bu çabaları bilimin diriltici, inşa edici soluğu ile taçlandırıp, Dadaş girişimcilerin yatırım dağarcığından bilgiyi, teknolojiyi kullanma kılavuzundan eksik etmeyelim. Unutmayalım, "Okun vurması baht işi değil, ceht işidir! Pazı cehdi değil, bilim cehtidir bu."

Geleceğin nehirlerine sabır ve sebatla olta atan ‘Dadaş Girişimcilerin’ kütüphanelerini zenginleştirmek öncelikle iki üniversitemizin tarihi görevidir.