Sevgilim, atan kalbim, kıymetlim... Bugün de yine sensiz bir dünyaya açtım gözlerimi. Leylak kokan saçlarının hasreti sızlattı yüreğimi... Her zamanki gibi ilk sana güldüm, ilk sana ağladım... Elimi yüzümü yıkamaya giderken benimle geldin. Aynaya baktığımda bana gülümsüyordun. İsteksizce attım adımlarımı evden çıkarken. Otobüse isteksizce bindim, baktım ki yanımda sen varsın. Ne güzel... Sevgi dolu bir yolculuk oldu; yan yana, yana yana... Bu arada evdeki koltuğa şalgam döküldü. Elim telefona gitti seni arayacaktım sonra gözlerime yağmur yağdı... Markete gittim, bir zamanlar söylediğin çamaşır tozunu sordum yoktu. Sen de yoktun... Ben de öylesine bir çamaşır tozu aldım... Sana bir yemek tarifi soracaktım, soramadım...

Bugün her zamanki gibi seni çok andım... Çocukluğunu düşledim. Bahçenizdeki ağacın altında oynayan o küçük kalbin gülüşünü gördüm... Sonra kalbim yandı... Sen gülüyordun, çocuklar gülmüyordu. Sen gülüyordun , sokak satıcıları durmuştu. Sen gülüyordun, kimse nefes almıyordu. Sen gülüyordun, göğüs kafesimi parçalıyordu bir ağrı.. Adım atamadım, herşey durmuştu, nefesimin sesini tüm sokak duyuyordu ama kimse bakmıyordu, kimse konuşmuyordu birbiriyle, kimse adım atmıyordu... Ama sen oradaydın, gülüyordun, gülümsüyordun bana... Kalbim yanıyordu... Sonra gözlerime yağmur yağdı... Hissettin mi?

Sana bir duvar yazısı göndermiştim ya, o duvarın önünde durdum... Dakikalarca baktım yazıya sonra gözlerime yağmur yağdı... Sonra birlikte eve geldik seninle... Şimdi sessiz bir dört duvarın içinde şiirler uçuşuyor, türküler yankılanıyor, duyuyor musun?

Sevgilim, atan kalbim, kıymetlim... Hal böyle neylersin... Yaşayıp gidiyoruz işte dört duvar, şiirler, türküler, yalnızlığım ve ben... İyiyim... İyiyim aslında... Bazen avuçlarına yüzümü bırakıyorum... Özlüyorum seni ve doğmamış çocuklarımızı... Benden sonra sevdiğin şairin şiirlerini okuyorum... Unutmadan; birlikte izleyemediğimiz filmleri hala izlemedim... Bir de, gözlerime yağmur yağdı...