“Hayatta olduğunuzun değerini bilmek bir ödüldür”; Sartre!

Şikâyetlerimiz ufkumuzla ilgili; bakış açımızla sınırları çizilmiş, düşünce alışkanlığımızla da hayatımızda mutlu veya kederli olmamızı belirleriz.

Başınızda çeşitli gaileler, sıkıntılar, dev dalgaların sürüklediği büyük küçük çerçöplerle muhatap olma durumları hayatın bize sunduğu bir espri! Bir imtihan; yâda hedefe ulaşmak için önümüze koyduğu çözülmeden geçilemeyecek bir problem!

Hayatta olduğunuzun değerini bilmek bir ödüldür” diyen Sartre, aktaran Daniel Klein!

Ve yalnızlık, arkanda kimseyi hissetmeme korkusu bir paranoya dönüşmeden yeniden Sartre yetişiyor; “Tek başınalık kadar arkadaş canlısı bir arkadaş görmedim” diyor!

Şikâyetlerin karşısında çözüm aramak için önce realizm, sonra bilgi ve sonra hayatta olduğunun değerini bilerek ve bedenine zarar verecek negatif düşüncelerden sıyrılarak düşünmek!

Oldukça karamsar ruh durumunda olması gereken bir şahıs tanıyordum. Sıkıntıları gerçekten büyük. Maddi yetersizlik, kapısını çalan alacaklılar, kendisinin ve bir yakının hastalığı, başka bir yakınının yolunda gitmeyen acı hayat hikâyesi ve huysuz bir eş, söz dinlemez lafa yatmaz çocuklar!

Nasılsın dediğimde; “harika” diyebilen, iyi olacak diye umudunu koruyan bir insan! Vurdumduymaz mı; asla bunu söyleyemem! Mücadeleyi bırakmış mı; hayır! Teslim olmuş mu; elbette hayır! Ama kederini her platforma taşımıyor, ortamlarda dile getirmiyor, elinden geleni yapıyor ve asla başkasını suçlamıyor!

Bu dostum; herkesi yaratılış özellikleriyle kabul etmiş! “Herkesin meşrebi ayrı”, herkesin düşüncesi, hedefi, karakteri ayrı ayrı” diyor!

Dün için hayıflanmıyor, yarına sert hayalli planlar da yapmıyor; bugün ve anın değerini biliyor!

O’nun için insanlar dört grup; mavi, yeşil, sarı, kırmızı! Trafik ışığı gibi düşünebilirsiniz! Rahat ol, ilerle, dikkatli ol, uzak dur!

Tabii ki biraz da hayatı ve insanları yönetebilmek, onları organize edebilecek bir dil kullanabilmek için iletişim bilgi ve yeteneğini geliştirmiş olmak gerekiyor!

Ani çıkışlar, bağırmalar, sert tavırlar ufku genişletmiyor; ufkun olmadığını gösteren siyah bant; iletişimin bittiğini söylüyor. Sonra; kavga!

Hani “”tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” demişler ya! Yılan tatlı dille deliğinden çıktı; ya sonra! İkinci raunt belki de bundan sonra başlıyor olabilir mi?

Aslında okumakla gelişmek arasındaki mesafe hayat hakkındaki görüşlerinizi ve davranmalarınızı belirliyor!

Çok küçücük hatta minnacık bir olumsuz cümle kullanmak zorundayım; öğretim ordumuzun kendilerini ve öğrencilerini eğitmelerinin ilk basamaktaki ihtiyacı eğitilmiş bir öğretim ordusudur!

Hayatta mutlu olmak için eğitim şart; nokta