Her türlü istenmeyen, zarar veren, konforu bozan, normal insanların uzaklaşmasını sağlayan her durum ve hareket kirliliktir! Kirlenmiş şeyin üzerine kirden cila çekilmez!

Temizliği hakkında birisine bir eleştiri getirin; onu asla kabul etmeyecektir. Hiç kimse kendisini kirli veya çevreyi kirleten olarak kabul etmiyor; problem burada! Herkes çevreci, herkes temizlik hastası, herkes çok titiz, sütten çıkmış ak kaşık(!).

Gel gör ki; değil!

“Yani o kadar temiz suyunuz var ki; içine kakanızı yapıyorsunuz” Sartre! Sözün kullanıldığı anlam, mana olarak o kadar kapsamlı ve bir o kadar da derin.

Berbat bir yere gidiyorsunuz, önceden kirletilmiş; artık orası kirli bir yer ve istediğiniz kadar kirletebilirsiniz; böyle anlayabilirim!

Kirlenmiş şeyin üzerine kirden cila çekmek gibi!

Belediyeler veya ilgili kurumlar birçok yere çöp kutuları, çöp sepetleri veya çöp konteynırları koyuyorlar. Yarım metre ilerisinde çöp poşeti, sigara kutusu, izmarit veya su şişesi yere atılmış; yüzünüze pis pis sırıtıyor.

Poşet terörü var; her yerdeler, hızla çoğalıyorlar! Tabiata zarar vermiyormuş; neyse ki(!).

Yol üstü dinlenme tesislerinin, park bahçelerin etrafları kokmuş çöplerle dolu; temizleyebilirsen temizle, ayakların açılsın diye dolaşabilirsen dolaş!

Zaten piknik ve mesire yerleri ise tam rezalet!

Hele bağımsız alanlarda mesire yeri veya piknik alanı, ormanlar, göl veya dere kenarlarında iki numunelik ağaç hele de bir çeşme varsa büyük ihtimalle oraya oturmanız mümkün değildir! Etraftan kokmuş çöp kokuları ile tabiatın insanoğlu tarafından uğradığı zulmü size anlatmaya yeter.

Bu asırda ülkeyi yönetenler, doktorlar ellerinizi yıkayın, maske, mesafe, temizlik diye bas bas bağırıyorlar; hala el yıkama alışkanlığı değişen insan sayısı sıfıra yakın. Eline azcık sıvı sabun alıyor avucunun ortasında bir çeviriyor, oldu da bitti maşallah, bayım temizlendi veya hanım neyse!

Hala gözlemliyorum; tuvaletten çıkıp elini suyla ıslatan, iki parmağını yıkayan, öylesine sabunlayan insanlar görüyorum. Oysa elini tuvaletten sonra bir iki defa sabunla iyice yıkayıp, koklaması ve kalıntı kokusu varsa tekrar yıkaması gerekir. Koku varsa dışkı hala elde var demektir.

Lokantalar, aşçılar, kafeler, kahvehaneler, umumuma hizmet eden her yer temizliğe en yüksek dozdan dikkat etmek zorundadırlar!

Toplu yemek olan yerlerde tek kullanımlık çatal kaşık kullanılmalıdır. Bu uygulama için çok geç bile kaldık.

Hani Müslümanlığı hep ibadette arıyoruz ya; aslında her ibadet temizlikle başlıyor.

İkide bir gördüklerimizden helallik istiyoruz ya; çevremi kirlettin haydi benden helallik aldın; bu kadar insanın çevresini kirleterek kul hakkından nasıl kurtulmayı düşünüyorsun? Bu pahalılıkta insanlar bir sürü masrafla bir ormana, koruya veya su kenarına gidiyor, piknik yapıp iki bardak çay içecekler; kir, pis kokusu içteki insan sevgisini öldürüyor.

Dağlarımızda belgesel çekmeğe gelen büyük bir televizyon kanalı; çöplere gelen ayıların belgeselini çekiyor! Dağlar bile kirletme hışmımızdan kurtaramamış.

Kirlilik çeşidi olan, dedikodu, şiddet, yalan, iftira, sahte mal üretme, içeriğini değiştirerek alıcısının haberi olmayan zehirle eşdeğer DNA’sıyla oynanmış yiyeceklere sıra bile gelmedi.

Hele ki insanları din, dil, mezhep, ırk gibi ayrı görme kirliliğine de sıra gelmedi!

Trafik denilince bir tuhaf oluyorum; ona da sıra gelmedi.

Her türlü istenmeyen, zarar veren, konforu bozan, normal insanların uzaklaşmasını sağlayan her durum ve hareket kirliliktir!

Kirliliklerden uzak; tertemiz bir hayat yaşamak için daha çok bilinç; çok daha fazla eğitim!