Müslümanlık Kuran’ı kabul etmektir. Müslümanlar Kuran’ı kabul ettiklerini söylerler ama Kuran’ı anlamadıkları Arapça okurlar! Garip ve anlaşılması güç olan bu davranıştır! Allah biz kullarına “Kuranı okuyup düşünün diye kolay kıldık” (Kamer 17, 22, 32 ve Fatr 29) ayetlerinde buyurmasına rağmen, hala dini sorumluluğu olduğunu iddia eden kimseler, siz anlamazsınız, siz Kuran’ı Arapça okuyun, güzel sesli hafızlara okutun, yazın, yazılış tekniklerini öğrenin, Arapça yüzden okuyun ama biz size anlatalım derler.

Kuran, Müslümanım diyen insanların kendi dillerinde okuyup anlaması ve uyması için gönderilmiştir.

Fransız, Alman, İngiliz, İncil’i kendi dillerinde okur, Yahudiler Tevrat’ı kendi dillerinde okurlar ama Müslümanlar Kuran’ı kendi dillerinde okumazlar!

Müslümanlar, Kuran’ı kendi dillerinde okusalar, aslında çok şey değişecektir! Mesela!

  1. Müslümanlığın insanların arasında gruplara ayrılmalarını yasakladığını göreceklerdir. Enam 159. Ayetini lütfen dikkatle ve düşünerek okumanızı tavsiye ederim. Allah Müslümanların gruplara ayrılmalarını kesin bir dille reddederken, Müslümanlar hala daha bir sürü tarikat, cemaat, mezhep, siyasi liderlerin peşinde hep şucu, bucu olarak bölünmüş haldedirler. Kuranı kendi dilinize okumazsanız, bu ayeti kimse size söylemez!
  2. Din adamları diye tabir ettiğimiz ve dini âlim diye sıfat verdiğimiz birçok kişi vardır. Bu mahallenin hocasından başlayarak, akademisyenlere, cemaat liderlerine kadar birçok kişi din hakkında hükümde bulunur, delil gösterir, dini anlatırlar. Niçin? Müslümanlar Kuran’ı kendi dillerinde okumadıkları için! Oysa Allah Tevbe Suresi 31. Ayette din adamlarına uymanın risklerini bildirmiştir.

Kuran’ın birçok ayetinde kendi dilinizde okursanız göreceksiniz Peygamberimiz Hz. Muhammed’e (SAV) tebliğ etmek için Cenabı Hak emir buyurmuş. Tebliğ etmek, bildirmek, iletmek demek. Allah’ın emirlerini iletmek, kullarına bildirmek gibi. Allah’ın emirlerini Hz. Peygamber (SAV) bildirirken, kendisi de yaşayarak örnek olmuş. Daha cahiliye döneminde Peygamberimize “Muhammedül Emin” demiş, müşrikler. Yani güvenilir, özü sözü bir, borcuna sahip, ticarette dürüst, yalan söylemeyen, fırsatçılık etmeyen, yalancı şahitlik yapmayan, sattığı mallarda hile yapmayan, karaborsacılık yapmayan, mallarını stoklamayan, fahiş fiyatla satmayan, manipülasyon yapmayan, kendi sevdikleri aleyhine bile şahitlik edebilen, adaletten ayrılmayan, vaat ettiğinde sözünden dönmeyen kişidir.

Tebliğ görevi bütün Müslümanların görevidir ve Müslümanlar verdikleri görüntülerle tebliğ etmekten, tebliğ edebilmek durumundan uzaktırlar.

Müslümanlar kendilerini rant, şehvet, adalet konusunda Kuran’a uydurmaları gerekir.

Kuran’ı kendi dilimizde okumalıyız ki; anlayabilelim, alternatif olarak yazılan hiçbir kitap, hiçbir âlimin, din adamı diye etiketli kişinin sözü de bunlara uyanları doğru yola iletmez.

Yan yollara sapanlar, alternatif kitaplara, Peygamberimizden yüzyıllar sonrası icat edilen hadislerle dini anlayamaz, dini yaşayamayız. Sonra Furkan 30. Ayetle zikredilenler arasına dâhil oluruz, Allah saklasın. Kuran’ı kendi dilimizde okuyup, düşünüp anlayabileceğimiz hayırlı ramazanlar diliyorum.