Güzel, temiz, uyumlu giyinmeye çalışmak, güzel konuşmaya çalışmak, açıkçası bakımlı olabilmek çabası herkese iyi gelebilecek bir eylemdir.

Rahmetli Hasan K. ağabeyim derdi ki; “Yoldan geliyorum, gömleğimin üst cebinde on bin lira var, Hanım’a iyiyim dediğin gün on bin lirayı sana vereceğim. Parayı cebimde taşıyalı beş sene oldu, hala daha Hanım iyiyim demedi. Bir sürü elbisesi entarisi var, bir gün üstüne giymedi, temizlik yaptığı elbiseyle akşam da oturdu”.

Hasan Ağabeyim bunu bana 43 sene evvel söylemişti.

Hasan Ağabey iyi insandı, hanımının iyi birisi olduğunu da söylerdi. Elbette hayat hikâyelerini bilmek biraz da olsa doğru yorum yapmamızı sağlayabilir!

Bir gün seher vakti bir çay ocağında otururken, ister istemez masalardaki konuşmalara şahit oldum. Yanımda iki aziz ve kadim dostum vardı. Karşı masada oturan erkeğin saçı sakalı birbirine karışmış, saçları uzun ve bakımsızdı. Onun karşısında oturan ise yüksek sesle ve küfürlü konuşuyordu. Çay ocağını işletenden rica ettik, karşımızdaki şahsı uyardı. Adam resmen bağırıyordu ve ikaz edilince sinirlendi ve masanın üzerine birkaç kuruş attı ve çıktı. Sokakta hala bağırarak söz sayıyordu! (Oysa bir yerden öyle ayrılmalı ki; orada bulunan insanlar keşke gene görebilsek diye iç geçirmeliler.)

Çapraz masada ise bir emekli öğretmen karşısındakiyle dertleşiyordu. Ama sözleri, dolu, derin ve mana içeriyordu.

Bu iki olaydan sonra oturup iki hikâye yazdım; evlilik ve iletişim konularını içeren!

Hayat bir şekilde sürüp gidiyor. İçinde o kadar hikâyeler barındırıyor ve acı sonlara kavuşuyor ki; sorun kendini güncelleyememek, geliştirememek!

Bütün mesele mutluluk kavramının başka yerlerde ve ortamlarda aranması belki! Oysa mutluluk insanın kendi beyninde!

Güzel, temiz, uyumlu giyinmeye çalışmak, güzel konuşmaya çalışmak, sinirlenmeyi, kızgınlığı, bağırmayı, haklı çıkmaya çalışmayı, baskın olmayı terk ederek konuşabilmeliyiz. Dinlemeyi öğrenmeliyiz. Bakımlı olmak, donanımından bunları anlıyorum. Açıkçası bakımlı olabilmek çabası herkese iyi gelebilecek bir eylemdir.

Havlamakla eşdeğer olan bağırmayı terk etmek mesela; kendi elimizde değil midir? Kibar, nazik, ince olmak, başta kendimize saygı göstermek sonra varsa eşimize sonra bütün muhataplarımıza saygılı davranmak; ne kadar güzeldir! Güleryüz ve nezaketten daha iyi referans görmedim ömrü hayatımda.

İnsana, doğaya, hayata ve tabi ki kendimize sevgi beslemek, saygı duymak! Bunları bilinçli ve sorumluluk aldığımız bütün hayatımızdaki canlı cansız objelere uyguladığımızda; hayat hem çekilir, hem sevilir hem de ömür kendisine büyük ve tadı damakta kalacak sürekli bir konfor sağlamış olur!

Ve inanın nezaketli ve kibar olunduğunda doğa kirlenmez, dağlar, ormanlar, göller, nehirler, caddeler, sokaklar tertemiz kalır, kirlenmezler! İlişkiler yıpranmaz, eskimez, sonlanmazlar hep canlı hep taptaze kalırlar!

Nezaket ve saygı; hayatın oksijen ve sudan sonraki en önemli ihtiyacıdır!

Ne yazık ki; bu güzel ikilinin okulu bizde yok! Modelimizi gelişmiş, kendisini güncellemiş insanlarımızdan ve okuduğumuz düşünceye yönlendiren kitaplardan almak zorundayız!