Sevgili okurlarımız her hafta sizlerin beğenisi ile gazeteniz ‘YENİGÜN’de yayınladığımız ‘PORTRELER’ başlıklı yazı dizisinde bugün sütunlarımıza Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşları arasında yer alan Müstakil Sanayici İşadamları Derneği’nin Erzurum Şube Başkanı Hüseyin Bekmez’i konuk ettik. Geçtiğimiz günlerde yapılan il kongresi ile göreve gelen çiçeği burnunda şube başkanı Bekmez ile Erzurum ekonomisini ve görevi boyunca yapmayı hedefledikleri çalışmaları konu edindik.
Bilhassa Erzurum’un 1980 öncesinde ki gelişimi ile bugünkü yapısının anlatıldığı söyleşimizde Başkan Bekmez’in özellikle ihracatçıların eğitimi ile ilgili çalışmaları dikkat çekiyor.
 
MÜSİAD ‘IN MİSYONU GÖNÜLLÜLÜKTÜR
MÜSİAD’ın diğer işadamları kuruluşlarından farkı nedir?
Biz bütün Türkiye'yi temsil eden gönüllü bir kuruluşuz. Ayrıca Türkiye'nin yüzde 99.9 diye ifade edilen Müslüman insanımızın taşımış olduğu değerlere ve milli kültürümüze sahip çıkan ve bu görüşler çerçevesinde gerek yurt içindeki işadamlarımızın kaynaşması gerek yurt dışındaki kardeşlerimizle tanışmasına yönelik bir organizasyonuz. Türkiye'de böyle bir organizasyon mevcut değildi. Bunlar ya sadece ticari endişelerle kurulmuş ya da hükümetlerle diyalog için lobi maksadıyla kurulmuş veyahut zorunlu olarak üye olunan yapılardı. Biz bütün bunları aşarak ve ticari faaliyetleri, hükümetle işadamlarının görüştürülmesi gayelerini de içine alan ve manevi yönü de bulunan derneğimizi kurduk.
 
15 BİN İŞLETMEYİ TEMSİL EDİYORUZ
Bölgelere göre dağılımınız nasıl?
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği hakkın ve hukukun, adaletin ve eşitliğin, barışın ve güvenin, refahın ve mutluluğun sağlandığı; tarihe ve topluma mal olmuş mahalli ve evrensel değerlerin korunduğu, gözetildiği, kendi içinde bütün, bölgesinde etkin, dünyada saygın bir Türkiye için yola çıkan hassasiyet sahibi iş adamlarının, 5 Mayıs 1990 tarihinde İstanbul’da kurdukları bir “İşadamları Derneği”dir.  Kişilerin ve kurumların, ülkemizin ve toplumumuzun, bölgemizin ve dünyanın sosyal ve kültürel, siyasal ve ekonomik, bilimsel ve teknolojik kalkınmasına katkıda bulunmak amacıyla oluşturulan bir “Gelişim, Diyalog, İşbirliği ve Güçbirliği Platformu”dur. Türkiye genelinde 35 şube ve 14 temsilcilik sayısı ile MÜSİAD;  49 farklı ülkede yaklaşık 129 irtibat noktasıyla 6.500’den fazla üyeyi bünyesinde bulunduran, GSMH'nın %15'ini karşılayan, İhracata yaklaşık 17 milyar dolar katkı ve yaklaşık 1.200.000 kişiye istihdam sağlayan, Yıllık ortalama 5 milyar dolara yakın yatırım yapan 15.000’den fazla işletmeyi temsil eden, İş dünyasına olduğu kadar toplumun diğer kesimleri için de örnek bir eğitim, rehberlik, danışmanlık merkezi haline gelen, uygulama ve çalışmalarını profesyonel düşünce zeminine oturtan güçlü bir “Sivil Toplum Kuruluşu”dur.
 
EĞİTİM ÇALIŞMALARIMIZ HIZ KESMİYOR
MÜSİAD faaliyetlerini hangi çerçevede yürütüyor?
Bir işadamları derneği olan MÜSİAD, yaptığı yayın faaliyetleri ile de toplumun ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışmaktadır. Bu maksatla, başta Çerçeve dergisi ve her yıl yayımlanan ekonomi raporu olmak üzere, ekonomik, siyasi ve kültürel konularda çok çeşitli araştırma raporları, cep kitapçıkları, MÜSİAD Almanağı gibi yayınlar çıkarmaktadır.
 MÜSİAD Araştırmalar ve Yayın Komisyonu ise, MÜSİAD tarafından çıkarılan yayınların içeriğini, kapsamını, konu başlıklarını ele almak ve değerlendirmek üzere belirli zamanlarda bir araya gelen ve dönemin eğilimlerine paralel olarak ekonomik, siyasi ve kültürel konuların konuşulduğu, üyeleri entelektüellerden oluşan bir komisyondur.
MÜSİAD Araştırmalar ve Yayın Komisyonu'nun organize ettiği yayın faaliyetleri en başta araştırma raporları ve cep kitapçıklarıdır. MÜSİAD, kurulduğu günden bu yana ülkemizin ekonomik ve sosyal meseleleri yanında, bölgesel, sektörel ve uluslararası meselelerle ilgili olarak birçok araştırma yapmış ve bunları cep kitapçığı ve rapor olarak kamuoyuna ve ilgililere duyurmuştur. Aynı şekilde, MÜSİAD süreli yayınlarından olan Çerçeve dergisi ise ekonomik konuların yanı sıra, sosyal ve kültürel konuları da ele alan, çeşitli araştırma dosyaları ve kapak konuları ile ülkenin önemli meselelerini, entelektüel boyutta işleyen bir yayın organıdır.
 
HAYALLERİMİN PEŞİNDEN KOŞTUM
Tıp doktoru olmanıza rağmen uzmanlık alanında yaptığınız yatırımlarınız ile dikkat çekiyorsunuz. Kamu kurumunda doktorluk yapmak varken neden meşakkatli ticaret hayatına atıldınız?
Ben öğrenciliğimi yaparken sağlık sektöründe sıkıntılar vardı. Öğrencilik yıllarımızda hep özel hastaneler kuralım diye hayallerimiz vardı. İlk önce Erzurum Büyükşehir Belediyesinde görev almaya başladım. Sonra Er-Deva isminde özel bir tıp merkezi kurduk. Özel sektörde ihtiyaç vardı. Bayağı olumlu adımlar attık. Nenehatun kliniği isminde bir yeri satın aldık. O dönemde devletin ücretsiz yaptığı hizmetleri parayla sattığımız için müşteri bulamama kaygısına düştük hastaneyi devam ettirmekten vazgeçtik.  Sonrasında poşet fabrikası kurduk.  2001 krizinde sıkıntılar yaşadık. Türkiye genelinde olduğu gibi. 2008 yılında özel poliklinikleri kapatmak zorunda kaldık. Tıp merkezi olması gerekiyordu. Onun içinde kadro genişlemesi gerekiyordu. Bu yüzden başka yerlerden doktor transferi gerekiyordu. Baktık ki şartlar zorlaştı. Mecburen kapattık hepsini. Ortaklı işler yapınca haliyle ister istemez anlaşmazlıklar oluyor. Özel hastanecilik o yıllarda riskli bir şeydi. Mesela ilk özel hastanemizi açtığımızda ilk PVC döşemeyi ben yaptırdım. O yıllarda devlet hastanelerinde bunu göremezdiniz.
 
ERZURUM’UN GELİŞMESİ SINIR KAPILARI İLE MÜMKÜNDÜR
Sizce Erzurum’un gelişmede geri kalmasının sebepleri nelerdir? Bunları nasıl bir çalışmayla aşmak mümkündür?
1980 yılına kadar Türkiye’nin en büyük şehirlerinden birisi Erzurum’du. Nüfuslar baz alındığında Diyarbakır nüfusu 1980’de 778 bin iken Erzurum’un 820 bin Trabzon 731 bin, Bursa 1 milyon 132 bin, Şu anki nüfusa bakıldığında Erzurum Bursa’nın üçte birine düşmüş Konya’nın neredeyse yarısına İstanbul’un dörtte biri iken şu an 10 da biri olmuş durumda. 1980’de batı bölgeleri ihracat yaptı. Akdeniz’de turizm gelişti. Bunlara paralelde İç Anadolu’da kalkındı. Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgesi istediği payı alamadı. Bu bölgeler ihracat ve turizm hamlesini yapamadı.  Sebep şu ki gümrük birliği anlaşmalarından Avrupa pazarlığının kolaylığından dolayı batı illeri istediği düzeyde gelişim gösterdi. Ne turizm hamlesi yapabildik. Nede ihracat yapabildik. İran’da ki rejim değişikliği Sovyetler Birliğinin dağılması sonrası ortaya çıkan devletlerin problemli oluşundan dolayı ticaret yapamadık. Erzurum eğer İran ve bölgedeki başka illerle ticaret yapabilseydi her şey farklı olabilirdi.
 
BÜYÜK BALIK BÜYÜK DENİZDE YETİŞİR
Pazar bulmak neden bu kadar önemli?
Ticarette bir kural vardır mal pazarı üretir. Pazar bulamazsan üretirsin malı elinde kalır israf olur. Eğer Pazar bulamazsanız üretim yapamazsınız. Erzurum’da üretim olamaz diye bir kaide yoktur. Orta Asya’nın İran’ın pazarını açabilirsek Erzurum zaten kendiliğinden kalkınır. Bakın size basit bir örnek vereyim. Gürcistan’ın sınırında Kemalpaşa diye bir ilçemiz var. Şimdi Gürcüler bir süre Türkiye’den 200 dolarlık Türkiye’den gümrüksüz mal almaya müsaade ettiler. O zaman Türkiye’nin bütün tekstil fabrikaları Kemalpaşa’ya taşınırdı. Bir anda müthiş bir ticaret patlaması oldu. İki sene bu böyle devam etti. Kemalpaşa Lale’ye döndü diye haberler çıktı televizyonlarda. Şu anda pasaportsuz giriş var yine ticaret oluyor ama gümrük sınırlı. Ticaretin gelişmesi için ulaşım ve gümrük kapılarının açılması için uğraşıyoruz. Lojistik merkezi de Erzurum için çok önemli bir olaydır. İstanbul’da ki firma İran’a ihracat yaptığında tırlarını buradan sevk edecek.
 
TEBRİZ’DE TEMSİLCİLİK AÇACAĞIZ
İran hükümetinin Erzurum Tebriz yakınlaşmasından rahatsızlığı konuşuluyor. Bunu nasıl değerlendireceksiniz?
İran’ın kapalı bir ekonomisi var. O çözülemiyor. Tebriz ile kaynaşmaktan kaynaklandığını düşünmüyorum. İran dış ticarete kapalı. Kendi üretmek istiyor. Rekabetin olmadığı bir ekonomiyle gelişme olmaz. Gelişme olmayınca da o mal dışarıdan elbette ki kaçak yollarla gelir. İran’da ben şunu gördüm. Çok fazla ırka bağlı bir ayrımcılık söz konusu değildir. Eyalet sistemi uygulanıyor. Düşünebiliyor musunuz orda batı Azerbaycan eyaleti var. Türkiye’de böyle bir eyalet ismiyle anılan yer olsa kıyamet kopardı. İran Cumhurbaşkanı yemeğin çağrıldık 5 yıl önce Türkçe, sonra Kürtçe daha sonra Farsça müzikler çalındı. İnşallah önümüzdeki günlerde Tebriz’de temsilci açmak için uğraşıyoruz. İşlemleri yapıyoruz. Genel merkezimizin onayını bekliyoruz.
 
YATIRIMCILARA KILAVUZ OLACAĞIZ
Her sene MÜSİAD’da seçimler yapılıyor. Bir yılda ne yapabileceksiniz?
Hedeflerimizi özetlemek gerekirse sloganımız eğitim önceliğidir. Değişim ve dönüşüm hedefimizdir. Ticari altyapıyı ve yatırım ortamının sağlanmasına sebep olmak. Lojistik köy gümrüklerin indirilmesi, uçak ve kargo seferlerinin artırılması. Erzurum insanının yatırımcıya daha uygun gözle ve pozitif bakması için çalışmalar yapacağız. Milli emlağa ait arazilerin çıkarılıp yatırımcının yönlendirilmesini sağlayacağız. En büyük eksiğimiz arsa tahsisinin istenilen düzeyde olmaması. Erzurum’da yatırım yapmak isteyenler için 2. Organize sanayi büyük bir fırsattır.
 
İRAN POTANSİYELİ DEĞERLENDİRİLMELİ
İran ile ilişkilerde Pazarı yakalamamız mümkün mü?
1826 yılında İran ihtiyaçlarının büyük kısmını Tiflis’ten karşılıyormuş. Daha sonra Trabzon Erzurum üzerinden yapmaya başlamış. Erzurum için hayati olan şey sınırdaki cazibenin artırılmasıdır. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın 5 şehir isimli kitabında Erzurum anlatılıyor. Orda diyor ki İran transitinin zengin ettiği şehir Erzurum’dur. Saraciyeler, bakırcılar gümüşçüler, nalburlar bunlar o zaman üretim yapıyormuş. Çünkü Pazar varmış. Bu altyapı sağlandığı zaman ihracatın gelişmesi kaçınılmazdır. İhracatların gelişmesi için eğitim ve geziler düzenleme amacındayız. Şu anda araştırıyoruz mesela İran’dan elma talebi var. Arkadaşlarımızla müzakere edip bunu temin etmenin yollarını bulacağız. Erzurumlu İran karpuzunu Mersin’den almamalı. Neden biz bu ithalatı Erzurum’dan yapmayalım. Böyle olunca da haliyle tüketicimizde karlı çıkacaktır.
 
KAYAK MALZEMELERİ ÜRETİMİ İÇİN PLANLARIMIZ VAR
Kış turizminde ivme yakaladık. Sağlık ta da birçok vilayetin önündeyiz. Sizin önereceğiniz başka sektörde de atağa geçmek mümkün mü?
 Kayak üretimi ile ilgili sektörün olması taraftarıyız. Yakın zamanda bu yüzden Avusturya’ya gezi planlıyoruz. Oraya işadamlarımızı götürüp gondol, kayak gibi kış turizmi tesislerini oluşturacak üretim materyallerini araştıracağız. Büyük balık büyük denizde yetişir. Bunu sağlamak için ortamın büyük olması için uğraşmalıyız.
 
SERVETİ SERMAYEYE ÇEVİRMEK LAZIM
İşadamları bürokrasiyi aşamama konusunda ne gibi sorunlarla karşılaşıyor?
Şöyle bir sıkıntı var bürokrasi engeline takılıyoruz. KOSGEB hibeleri ve desteklerinin dağıtılmasında istenilen seviyeye ulaşamadık. Bunda da bürokrasinin yeterli tanıtımı yapmadığı kanaatindeyim. Yapılan araştırmaya göre yatırımların üçte biri ancak hedefini bulur. Yatırım yapacaksanız batmayı göze alacaksınız. Bir adam 32 adet yatırım yapmış hepsinde de batmış ama şimdi Türkiye’nin en büyük ihracatçılarından birisi. Her yatırımcıdan başarı beklersek bu iş olmaz. Bizim görevimiz sefere çıkmaz zafer Allah’ın taktiridir. Erzurumlu yatırım yapmaya korkuyor. Parası var serveti var sermayeye çevirmiyor. Yastık altı yatırımların sermayeye çevrilmesi gerekiyor.
 
İNSANIMIZIN ŞUURLU OLMASI GEREKİR
Ekonomik kalkınma için  tespitleriniz nelerdir?
Türkiye'nin en büyük meselesi kendi insanının şuurlanmasıdır. Siz toplumlara zorla bir şeyi enjekte edemezsiniz. Ancak toplum kendini düzelttikten sonra, kendi üzerinde ki hükmünü değiştirdikten sonra Rabbül âlemin de o zaman hükmünü değiştireceğini ifade ediyor. Demek ki önce milletin şuurlanması gerekir. Bu aşamada net bir teorik çözümü önermekten ziyade toplumu, memleketin meselelerini dikkatle izleyen, bu konuda herkesin fikir ürettiği, üretmek için kurumlaştığı bir vasata getirmek gerekiyor. Bu çerçevede şuurlu ve dinamik bir toplumun uygulamalar içinde geliştireceği çözümler bence çok önemlidir. Bir makineyi önceden düşünüp dizayn etmek vardır. Bir de makineyi ürettikten sonra onun üzerindeki aksaklıkları görüp ona göre yapmak vardır. Her zaman ilk önce üretmek, sonra geliştirmek çok daha etkin neticeler verir. Biz teorilerden ziyade memleketin insanının konulara hassas olmasının, kendilerini geliştiren insanlar olmasının aşılması gereken en önemli handikap olduğuna inanıyoruz.
 
YÜKSEK TEKNOLOJİYİ YAKALAMALIYIZ
İşadamlarının en büyük handikapları nelerdir?
Ekonomik sistem olarak ise biz dünyanın gelişmeleri Işığında toplumumuzun yüksek teknolojiyi elde edebileceği bir mekanizmayı da kurmamız gerekiyor.  Üniversitelerimizdeki gençlerin çoğu dünya meselelerinden bihaberdir. Teknolojinin nasıl elde edileceği noktasında teknik hocalarla sanayici arasında bir işbirliği yoktur. Demek ki insanın şuurlanması teknolojinin elde edilmesi ve yoğun bir çabaya girişilmesi noktasında gayretlerimizi artırırsak o zaman Türkiye'nin ufukları umduğumuzun fevkinde neticelerle karşılaşacaktır.
HÜSEYİN BEKMEZ KİMDİR?
1971 Tortum doğumlu. İlkokulu Tortum’un Yukarı Sivri Köyü’nde ağabeyisinin görevi dolayısıyla Ortaokulu ve liseyi Erzincan’da İmam hatip lisesinde. Lisans eğitimini Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladı. 3 yıla yakın Pasinler, Tortum ve Erzurum merkezde kamuda doktorluk yaptı.
Eski Erzurumspor yönetim kurulu üyeliği, Sağlık vakfı Erzurum şube başkanlığı 1998-2000 yıllarında Türk Tabipler Birliği yönetim kurulu üyeliği yaptı. Kamudan ayrıldıktan sonra özel hastane işletmeciliği yapan Bekmez,  İngilizce Arapça biliyor. Evli 5 çocuk babası olan Bekmez, halen çeşitli sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik ve kurucu üyeliği görevini sürdürmektedir.