Benim güzel Türkiye'min kadınları, erkekleri; benim eşsiz ülkemin yaşlıları, gençleri; benim biricik vatanımın bilumum seçmenleri öyle bir seçim yaptı ki, özellikle İstanbul'da siyasetçilerin kimyasını bozarken, tüm memleketin de sinir sistemini çökertmesine ramak kaldı.
Erzurum nere, İstanbul nere, demeyesiniz sakın.
Memleketin bu ucu da bizim, öbür ucu da!
Bir mazbata macerası, belgeseliyle siyasi tarihe geçecek günleri yaşadığımız gerçek.
Bir taraf, "mazbatamı isterim," derken, diğer taraf, "hele bir dur, mazbata falan yok," diye mahcup bir şekilde cümleler kurmakta.
Bazı yerel yönetimlerin fiziki yapısının değişmesi, siyasetçilerin kimyasının değişmesine neden olması elbet doğaldır.
Belki de o yüzden, bazı muhteremler dün söylediğini unutup, bugün tam tersini savunmaya başlayarak, "dün dündür, bugün de bugündür," mantığıyla zaten karışık olan kafaların daha da karışmasını istiyorlar galiba!
Gerçi karışmış kafa, alışmış kafadan her zaman iyidir; ama fazlası da beynimizin köşkü olan başımızı, kelleye dönüştürme riski de yok değildir.
Dün dündür, bugün de bugündür; ama yarın ne olacak, sorusuna, dur bakalım ne olacak, cevabını alıyorsanız istemeseniz de canınız sıkılır.
Yani şu mazbata meselesi.
İstanbul'da seçimler iptal edilirse, salt seçimler değil, birçok şeyin de iptal edileceğini savunanların yanı sıra, kazanmamız şarttır, bu yüzden iptal de farzdır, diyenler de var.
Bugünü gördük, dur bakalım yarın ne olacak!
Gel de canın sıkılmasın!
..
Saygın bir liderimiz, "kent belediye başkanlarını halk seçsin, seçilen de ilçe belediye başkanlarını atasın," diyerek, zaten federasyonun fe'si yazılmış olan siyasi sistemimize de'yi de ekledi ve kala kala ras la yon kaldı!
Ve yine kafalar karıştı.
Gel de canın sıkılmasın!
..
Medyaya yansımayan; ama çokça var olduğunu bildiğimiz sokak köpeklerinin katliamı son günlerde Ankara'da tavan yaptı. Aç köpeklerin açlığından faydalanarak zehirleyerek öldüren şeytanlardan sonra çuvallar içinde onlarca ölü köpekler bulundu.
Hangi canlı türünden olursa olsun, açlığından faydalanarak onları az bir azıkla zehirleyenlerin olduğu bir ülkede yaşamak çok can sıkıcı!
..
Kapitalizm salt emeği sömürmüyor, tüketiciyi etiketleriyle de aldatıyor.
Falanca ürene fiyat yazılmış. 9.99 TL.
Tıpkı bazı siyasi partilerin ismi ve sloganları gibi etiketlerle algı yaratılıyor. 10 TL değil, 9.99 TL!
Algı ile salaklık salgınına yakalandığımızı fark edince canımız sıkılıyor!
..
Sadece 2018 yılında yaşadığımız ülkede 440 kadın cinayete kurban gitti.
Sanmayın ki yer yerinden oynadı; her şey yerli yerinde.
Can sıkıcı değil mi!?
..
Erzurum'da dilenen yaşlı kadınları ve çocukları adım başı görürsünüz. Siteminizi ister sisteme yapın, ister yöneticilere gönderin, hiçbir anlamı olmaz ve canınız sıkılır.
Çıkın gezin caddeleri ve sokakları, gezin ve tarafsızca gözlemleyin.
Gözlerinin içi içten gülen kaç kişiye rastlarsınız?
Mutlu olmayanlar, kendilerini mutlu sanarak kendi kendilerini kandırmaya devam ederken canı sıkılıyor; aç olanlar, tok gibi gezerken canı sıkılıyor; borcu olanlar, borçsuz gibi davranırken canı sıkılıyor; yalan söyleyenler yalan söylediğini bildiği için canı sıkılıyor; inanmadığı bir fikri savunanların da canı sıkılıyor, siftahsız dükkan kapatan esnafın da!
Seçim, mazbata, geçim, yasa, demokrasi falan..
Her şey çok can sıkıyor yani!
Sanki sıkılmış canlar hastanesindeyiz ve her geçen gün hastalığımız ilerliyor.
Tamam, siyasette ve ticarette işleri tıkırında olanlar da var ve canları rahat, gözleri gülüyor.
Onlar mı?
Yanı başımıza umut bırakan ziyaretçiler gibi!