Çocukluğum Tazegül köyünde geçti. Hatıralarımda çok şeyler kalmış. Yemen Gazilerinin, Birinci Dünya Savaşının acılarını yaşamış gazilerin, şehit düşen köylülerimin hatıralarını; güngörmüş, hayatın acı tatlı olaylarını yaşamış, "o" güzel insanların hatıralarını dinleyerek geçti.

Bey konaklarında, köy odalarında muhteşem sözleriyle adeta biz çocuklara, gençlere hayat dersi verirlerdi. Türk Milletinin yüzyıllardır çektiği acıları alınlarındaki çizgilerle, yüzlerindeki jest ve mimiklerle ve dillerindeki tatlı anlatımlarla beyinlerimize nakşederlerdi.

Yaşanmış gerçek hikayeleri net Türkçeleriyle öyle bize anlatırlardı ki, hayatımız boyunca zihnimizde yer ederdi. Konuşmalarını yaparken asla argo, kötü söz kullanmazlardı. Eğer yanlış anlaşılmaya sebebiyet verecek bir laf söyleyecek olsalar önceden "haşa sözüm meclisten dışarı" dedikten sonra kimseyi incitmeden anlatacaklarını anlatırlardı.

Balkan savaşlarını, Yemen Savaşlarını, Kanal Hareketini, Osmanlı-Rus Savaşlarını, Yunan işgallerini, Balkan Komitecilerinin cinayetlerini, İkinci Dünya Savaşının izlerini tüm yaşadıklarını anlatarak adeta ders verirlerdi. Bütün bu yaşanmış acılara rağmen kendileriyle barışık bir hayat sürer, komşuluklarını en üst düzeyde tutarlardı.

Köyün ortak işlerini yaparken "imece usulüyle" hareket eder asla birbirlerine karşı haksızlık etmezlerdi. İhtiyacı olana herkes elinden gelen yardımı yapar düğününde, nişanında, ölüsünde asla kimseyi yalnız bırakmazlardı.

Herk mevsimi beş altı aile birleşir tarlaları bir ay boyunca herk eder, hele akşamları majgalların, söyledikleri yanık türküler, hodakların ho ho.... demeleri Daphan ovasında yankılanır, sanki dünyanın en güzel orkestrası çalınıyor sanılırdı.

Ramazanlarda verilen iftarların tadına doyum olmazdı. Sofralarda "ayran aşı, bulgur pilavı varsa biraz kavurma tiriti, birde kaysefe hoşafı....." Hepsi helâl kazanılmış olan bu yiyecekler afiyetle yenir, teravih namazı için caminin yolu tutulurdu. Çocuklar geri saflarda daha çok mahfilde namaz kılar, ancak fırsatını bulunca ağabeylerinin veya safta secdedeki yaşlıların ayaklarını gıdıklamaktan asla vaz geçmezlerdi... Arada sırada cami dışından içeriye atılan kapsüllerin patlaması görülmeye değerdi...

Ramazan sofraları herkesin davet edildiği sofralar günümüzün sofraları gibi iftarı verenin belli olmadığı, sofralarda bir kuş sütünün olmadığı gibi asla israf özelliği taşımayan sade ve nezih idi.

Köyümüzde köy düğünleri Türk folklorunun tüm güzelliklerini taşırdı. Evliliklerde boşanma hadisesi sıfırdı. Nişan törenleri, düğünlerde insani tüm özellikleri taşır, kadın ve erkek düğünleri ayrı ayrı evlerde gerçekleşirdi.

Seçim dönemlerine 1962-1980 yılları arasında köye gidip gelen siyasetçilerin karşılanması, konuşmacıların dinlenmesi, radyo ve televizyon konuşmaları taşıdığı espirili şakalarla devam eder gider asla birbirlerine "P...venk, Dan...lak, Hain, cibiliyetsiz" gibi kelimeleri asla kullanmazlardı.

İnsanlar birbirine; evet, belii, hayır, bey amca, büyük dede, hanım eze, hanım bibi, gibi tabirlerle cevaplar, köyümüzde asla kavga olmazdı. Büyükler her zaman olumsuzlukları tatlı dilleriyle çözümler, taraflara nasihat ederek olayların büyümesine asla fırsat vermezlerdi.

Evet çocukluğum bu güzellikler içinde geçti. Siyasilerin espirili konuşmaları, birbirlerine karşı nazik davranmalarını burada zikretmek isterim.

Hoşça kalın değerli dostlar. Güzel yarınlar dilerim.