103 yıl önce Erzurum Kongresi toplanmış, Cumhuriyete giden yolun temelleri bu şehirde atılmıştı. Roman o yılların yaşanmışlıklarını konu etmektedir. Muzaffer Taşyürek Hocanın kaleminden çıkmış, on beş yıl süren titiz bir çalışmanın semeresi..

Dil, anlatım, tasvirler, tarihsel olaylara hakimiyet Erzurum temalı romanın en büyük özelliklerinden. Yazar hem mahalli dili ve kelimeleri yerli yerinde kullanarak okuyucuya mahalli bir atmosfer çiziyor. Unuttuğumuz birçok kelime ve yeni kelimelerle örülmüş güçlü tasvirlerle Erzurum’u çarşı pazar tanıtmış, romanı okurken mahalle mahalle, sokak sokak gezmenin zevkine varıyorsunuz....

Erzurum tarihine hakimiyeti nedeniyle II. Abdulhamid Han’a karşı vergi nedeniyle çıkan Erzurum isyanından, Birinci Dünya savaşı atmosferine, Sarıkamış muharebelerinin hüzünlü sayfalarından, muhacirlik dramına, Rus işgalinden Ermeni Mezalimine, Medine müdafaasından Erzurum Kongresine usta bir örgü ile; acıların yaşandığı, dertlilerin derdine deva aradığı, umudun tükendiği günlerde umudun yeşerdiği Erzurum’u göz yaşlarıyla okuyorsunuz.

Bu kitap ümitlerin tükendiği Mondros Ateşkes antlaşmasıyla hürriyeti ve vatanı elinden alınmak istenen bir milletin çaresizlik içinde tutunacak bir el ararken Erzurum topraklarında yeşeren umudun Sıtkı Dursunoğlu'nun dizelerinde dile gelen

"Vatana ümitsin, bayrağa rehber

Tarihin bağrında sesin inilder

Milli vicdan doğar, senden alır fer

İlk sesi haykıran yüce Erzurum

Vatanı kurtaran yüce Erzurum" ifadelerinde hayat bulan Türk Kurtuluş Savaşının başlangıç romanıdır.

621 sayfadan oluşan roman Allahu Ekber Dağlarında, Köprüköy Muharebelerindeki dramı, acıyı, felaketi, açlığı, soğuğu ve düşman mermilerini görmüş Mehmet ve Cemil adlı iki Dadaş gazinin Erzurum Kalesinin doğu tarafında kale duvarlarının dibinde yüreklerini ve dertlerini birbirlerine açmasıyla başlar.

Yazar hikayesine;

"Yaz gelende çıkam yayla başına

Kurban olam toprağına taşına

Zalim felek ağu kattı aşıma

Ağa nerden aşar yolu yaylanın" türküsüne vücut veren hüzün yıllarının dramıyla girer ve sizi doyumsuz bir tarih yolculuğuna çıkarır.

1919 baharı müjdelerle gelir. Karamsarlık çökmüş şehrin üstüne. Kâzım Karabekir Erzurum’a döner. Deli Halid Paşa dağ gibi durmaktadır. Narman-Oltu hattında. Cevat Dursunoğlu, Süleyman Necatı, Hüseyin Avni, Kadı Raif gibi vatanperverler Erzurum halkı yeniden bir mücadele içine sokmak için teşkilatlanır. Müdafaayı Hukuk Cemiyetini kurarlar. Umutların yeşermesi için toplantılar yaparlar. Kahvehaneler, evler, camilerden yeniden dirilişin muştusu yükselmeye başlar.

Romanın satırları arasında tarihsel olaylar ve kahramanlar anlatılırken kendinizi Müftü Solakzade'nin vaazlarında, Culfacı Hamdi Efendi gibi eşrafın uyarıcı sohbetlerinde bulur, Erzurum sokakları, mahalleleri, güngörmüş edepli insanlarını duyar, hissede ve görür gibi olursunuz......

İzmir’in işgalinin Erzurum’da nasıl protesto edildiğini, Erzurumlu kadınların İzmir’in protestosu karşısındaki eylemini okuyunca damarlarınızdaki kan kaynıyor. İstanbul'un Halide Edip'ine karşı benzer özellikleri taşıyan miting meydanında tüm emperyal güçlere haykıran Zeliha Faika Hanımı buluyorsunuz...

Sayfaları çevirdikçe edepli esnafları, irfan ehli büyükleri, yanmış, yıkılmış, açlıkla karşı karıya kalmış ama sabırlı vatanına ve toprağına sahip çıkmanın derdinde olan bir halkın ruh haliyle sarsılıyorsunuz.

Müftü Solakzade, Kadı Raif Edendi, Albayrak Gazetesi sahibi ve yazarları olan Süleyman Necati, Cevat ve Sıtkı Dursunoğlu, Kâzım Karabekir, Belediye Başkanı Zakir Bey, Mustafa Kemal ve Arkadaşları, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyelerinin gecelerini gündüzlerine katarak Erzurum halkını uyanmaya ve direnmeye teşvik için çabaları göz yaşartıyor.

Mustafa Kemal'in askerlikten istifa etmesi, İstanbul Hükümetiyle telgraf başında görüşmeleri.... İstanbul hükümetinin tutuklama emri... Buna karşılık Kâzım Karabekir ve bir manga süvari askerle Paşaya gidip "Kolordum ve ben emrinizdeyim Paşam"...! demesi apayrı bir heyecan veriyor.

İngiliz Yarbay Rawlinson'un tehditleri, İstanbul hükümetinin baskıları arasında 23 Temmuz 1919 yılında Erzurum kongresi toplanması detaylarıyla verilmekte....

Mustafa Kemalin askerlikten istifa etmesine rağmen askeri elbise ile kongreye katılmak istemesine, kongrenin sivil bir direniş teşkilatı olduğunu ifade eden delegelerin tavrı ve Mustafa Kemal Paşa’nın bu tavrı taktirle karşılayarak elbisesini değiştirip kongreye sivil bir fert olarak katılması ve kongre başkanı seçilmesi ayrıca heyecan veren sayfalar.

Sonuç olarak romanda Osmanlının yıkılışının, yaşanan acıların, kahraman Erzurum halkının fedakarlıkları ve Cumhuriyete giden yolun taşlarının nasıl döşendiğini okumak isteyen dostlara, okul kütüphanelerine kazandırılarak öğrencilerimizin bu vatanın kolay kazanılmadığını öğrenmeleri açısından okumalarını ilgililere ve özellikle yöneticilerimize "UMUDUN YEŞERDİĞİ TOPRAKLARI" okumaları için hararetle tavsiye ederim.

Turgut Özakman'ın "Şu Çılgın Türkler " romanı ne kadar önemliyse Muzaffer Taşyürek Hocamın kaleminden çıkan "Umudun Yeşerdiği Topraklar" bir o kadar önemlidir.