BİBİLİK OYUNU OYNADINIZ MI?

İnsanlar yer yüzüne dağıldıkça değişen coğrafyalara, iklimlere, oluşmaya başlayan sosyal, ekonomik ve kültürel yapılara göre kendini adapte ederek, yenileyerek, sosyal yapılar oluşturmuşlardır.

Toplumsal yapı gelişirken; efsaneler, masallar, hikayeler, ağıtlar, türküler hep bu sosyal yapıların değişmesi sonucunda şekillenmiş, çağlar ötesinden günümüze gelmiş, bazıları etkilerini kaybederek yok olmuşlardır.

Bibilik oyunu böyle geleneklerin sonucunda ortaya çıkmış, Şaman geleneğinin izlerini taşımış, özellikle baharın başlangıcında mahallelerde, köylerde delikanlı başının kontrolünde hayat bulmuş, görsel bir sokak oyununun adı olmuştur.

Bibilik oyunu yağmur duasından sonra veya nevruz bayramının ilk günlerinde ortaya konulur, davul-zurna eşliğinde icra edilir, tam bir neşe kaynağı olurdu.

Delikanlıbaşı başkanlığında toplanan gençler önce tahtadan deve hörgücünü yapar, hörgüç etrafında iskeletin diğer kısımlarını tamamlar, kütükten de bir deve başı oluşturduktan sonra birinci etap bitirilir ikinci etaba geçilirdi.

Köyde veya mahallede rengarenk halı, desenli kilim ve bulunabilen kumaş parçalarıyla devenin tahta iskeleti bezenir, en az dört delikanlı devenin iskeleti içine girerdi. Bu gençlerden biri devenin başını tutarken diğerler kalan kısımlardakiler hareketi sağlar, lakin bu gençler iyi oyun oynayabilenlerden seçilirdi.

Davulcunun tokmağıyla harekete başlanır, zurnacının üflemesiyle etrafa yayılan seslerle insanlar coşar, bu minval üzerine mahalle ve köy gezilirdi.

Köyün en üst başından başlayan şölene tüm gençler katılır, deveyi çeken oyuncubaşının hareketiyle kapı kapı dolaşılır, tüm yöresel oyunlar önce deveye sonrada gençlere oynatılır, iş akşama kadar devam ederdi.

Zaman zaman dualar yapılır, yanık sesli olanlar türkü söyler özellikle, ağaların, beylerin kapıları önünde tam bir orta oyunu sergilenirdi. Bütün bunlardan amaç evlerdeki paşa hanımların, nenelerin, bibilerin, ezelerin vereceği hediyelerle ilgiliydi.

Toplanan maddeler genellikle tereyağı, un, bulgur, şeker gibi gıda maddeleri olurdu. Toplanan bu gıda maddeleri çuvallara, kazanlara doldurulur köyün en büyük konağına taşınırdı.

Konaktaki er kişi odasına gençler dolar, kapıda ateşler yakılır, kazanlar ateş üzerine konulur, bulgur pilavı, kavurmalar yapılırdı. Hele birde un helvasını beceren bir usta bulduk mu demeyin gitsin.

Gecenin geç saatlerine doğru pişen yemekler sahanlara doldurularak yer sofrasında karınları acıkmış gençlerin önüne getirilice tahta kaşıkların sahandaki dansına başlanırdı. Lezzetle yenilen yemeklerden sonra odada türküler, gazeller, maniler kulakların pasını açarken arada bir anlatılan kısa hikayeler işin tadı, tuzu olurdu.

Geç saatlere kadar gaz lambalarının yaydığı ışık altında yapılan eğlenceler, delikanlıbaşının talimatıyla sona erer, herkes sessice evlerini yolunu tutardı.

Bu güzel bibilik oyunu geleneği köylerden şehirlere doğru başlayan göç dalgasıyla etkisini kaybetmiş, özellikle 1980 öncesi sağ-sol kavgaları ile ağır yara almış, 80 sonrası sosyal, kültürel değişim anormal şekilde toplumu dejenere etmesiyle kaybolmuştur.

Köylerde nüfus kalmamış, modernleşmeyle birlikte apartman kültürü, eskiye ait olanı silip süpürmüş, televizyon yayınları ise geleneksel toplum yapısını tahrip etmiştir.

Sonuç olarak toplumları toplum yapan değerler, öğeler, kıymetler birer birer hayatımızdan silinip gitmiştir. İnsanlarımız modern çağların esiri olmuştur.