Bir ramazan daha geçti ömrümüzden derken; Erzurum Gez Camisi eski imamlarından Lütfü Hoca aklıma geldi. Rahmetli: “Evet, Recep, Şaban, derken Ramazan da gelip geçti, ömrü olanlar için elbet geriye sayılı da olsa ramazan ayları vardır elbet” derdi.” Ve “Kiminin bu bayram ilk bayramıdır, önemli olan da kimlerin de bu bayram son bayramlarıdır” diye hutbesini okurdu.

Bu son bayram kimin son bayramıdır sözü beni çok etkilerdi, anam babam, emilerim, sevdiklerim aklıma gelir hüzünlenirdim. Acabası gizlenmişti; kiminle son bayramım veya kimilerinin benimle son bayramları olacaktı?

Allah’ın emrettiği imanın şartlarını, İslamın beş şartı diye sınırlanan ibadetleri yapmak gerçekten zor değil, hatta hayatına monte etmiş, İlahi otoriteye gönülden inanmış kişilere zor gelmeyecek, sevilerek yapılacak işler. Amentüdeki inanış şartları da noksansız kabulümüz!

Asıl problem bizim için burada başlıyor!

Farzlar yanında nafile ibadetleri Allah’a yakınlaşmak için yapıyoruz. Bir sürü de bidatler var bu yolda!

Müslümanlar birbirlerine hararetle tavsiyelerde bulunarak, şu kadar nafile namazın bu kadar sevap kazandırdığını, tespihi şu kadar şu cümleleri söyleyerek çekersek şu kadar sevap kazanılacağı vaat ediliyor. Bu nafile ibadetlerin sevaplarını vaizlerden, hutbelerden, televizyonların dini programındaki hocalardan sosyal medyadan ve son olarak da cep telefonlarımıza gelen mesajlardan öğreniyoruz. (Çoğunda kaynak belli değil!)

Sonra bu sevapları topluyoruz, sayıyoruz ve Allah’a ben bu kadar ibadet ettim diyebilmek için de iyice sayıyoruz ve cennete gidiyoruz, demek mümkün müdür; haşa hiç kimse böyle bir şey söyleyemez!

İnanç ve ibadetlerin bir amacı vardır, cehennemden kurtulmak ve cennete gidebilmek!

  1. Bunun için önce Allah inancımızın tam Allah’ın istediği gibi olması gerekir. Şirk koşmadan, ezelin ve ebedin tek Rabbi, tek otoritesi, tek karar mercii, tek tasarruf sahibi olduğunu kabul etmek ve Allah ile ilişkilerimizde aracı kullanmamak! (Ali İmran 64. Ayet’i iyice anlayalım, idrak edelim; ”Ey Kitap Ehli; Gelin, (Yahudi ve Hıristiyanlar) sizinle bizim aramızdaki şu ortak ilkelerde buluşalım; 1- Allah’tan başka hiç kimseye tapmayalım.2- Hiçbir şeyi Allah’a ortak koşmayalım. 3- Allah’ın yanı sıra içimizden birilerini her emrine kayıtsız şartsız itaat edilen efendiler ve Rabler edinmeyelim. Eğer bu çağrıya yüz çevirirlerse deyin ki; Siz şahit olun ki biz Müslümanlarız!”.
  1. İkincisi ise Allah’ın farz kıldığı ibadetleri yapmamızın yanında yapmamamız gereken işleri de yapmamak ve yapmamız gereken bazı işleri de yapmaktan geçer.

Boşanmak işlerinde, miras işlerinde, ana-babaya itaat, akrabalarla yakınlık ve yardım konularını geliştirmek gibi hükümlere uymak şarttır. Fuhuştan, içkiden, kumardan, insanların arasını bozan nifak, gıybet, dedikodu, iftira atmak, suizanda bulunmak, küfür ve hakaret etmek, alay etmek, aşağılamak, malını gasp etmek, devlete, vatana ihanet etmekten sakınmadan nasıl cennetten ümitli olunabilir ki? Sahte mal yapmak, sahtecilik, dolandırıcılık, hırsızlık yapmamak! Asla ve kat’a yalan söylememek! Hakkını alacağım veya hakkını gasp etmek için zorbalık yapmaktan kaçınmadan, tövbe etmeden, hakkını yediğin insanların haklarını vermeden hangi cennet ümidiyle nafile ibadeti yapıyoruz; anlamak mümkün olabilir mi?

“O iyi insanlar yok mu, ne mutlu o iyi insanlara” Vakıa 8. Ayette. Cenabı Hak buyuruyor. “Kötü insanlara gelince; vay haline o kötü insanların! Vakıa 9. “Ve hayırda öncülük edenler yok mu, cennette de en öndedir onlar”! Vakıa 10.

Nafile ibadetleri birbirimize tavsiye etmek güzel de ben önce kendimden başlayarak iyi insan nasıl olunur, onu nefsime anlatmaya ve uygulamaya çalışmalıyım.

Güzel ahlak olmadan, hangi sevap ve cennetten söz edilebilir. Cehennemden kurtuluşun ve cennete gidişin şartı ve yolu önce ve önce iyi insan olmaktır.

Bunları da öğrenebilmek için Kuran’ı kendi dilimizde okumalıyız.

Ramazan Yazıları Serisi’ni Allah’ın izniyle beşinci yazımla tamamlamaya çalıştım. Bütün amacım başta kendim olmak üzere insanlarımızı Kuran’a daha fazla yönlendirmek, kendi dilimizde daha fazla okunmasını sağlamak, düşünmek, anlamaya çalışmak içindi. Kuran-ı Kerim gayet açık, net anlaşılabilir Allah’ın kelamıdır. Çünkü Allah Kamer Suresi’nde üç ayetle bunu bize bildiriyor. Ben anlamazsın diyenlere hiç kulak asmadan, okumaya devam ediyorum çünkü Allah anlarsınız, kolaylaştırdık buyuruyor ve bütün kardeşlerime de okumalarını mutlaka tavsiye ediyorum.

Ömrü olan nice ramazanlara kavuşacaktır. Bu dünyada olmasa bile ahrette Rabbimin vaat ettiği cennetteki güzel koltuklarda arkamıza yaslanarak buluşmamız nasip olur inşallah! Benim nefsime anlatamadığım konu iyi insan olduğuma kendim inanıyorum ama illa şahitler gerekiyor, insanlar elimden, dilimden, belimden emin olmalı ve kısacası adam olmalıyım, kötülüklerden uzak kalmalıyım ve iyilik yapmaya hep ve her an hazır olmalıyım!