1943 yılında Buğdayın verimini artırmak için genetiğine müdahale edildi. Daha fazla verim vermesi sağlandı. Normalde Buğdayın bir buçuk metre uzunluğunda sapları vardır. Buğdayın sapının kısa ve kalın olması sağlandı. Ve nihayet günümüzde kullanılan cüce Buğday geliştirildi. 1950’li yıllarda ABD’nin Marshall yardımıyla bu buğday tohumları tarlalara ekildi. 2010 yılında Buğdayın masum olmadığı ortaya çıktı..! Diyabet, obezite, şeker, çölyak, romatizma, kanser, alerji gibi hastalıkların Buğday kaynaklı olduğu tespit edildi. Bugün ekmek ülkemiz insanın en temel besin kaynağı.

Herkesin malumu geçtiğimiz hafta Erzurum’da ekmek kavgası vardı. Dünyada yaşanan tedarik sıkıntısı ve artan maliyetler (Detaylar; Kıtlık yılı 2023 başlıklı yazımızda) neticesinde fiyat tarifesi almak için başvuru yapan Erzurum fırıncıları, muhatap bulamadıkları gerekçesiyle üretime ara verdi. Bir nevi greve gitti. Ardından yarım kapasiteyle üretim yapıldı. Nihayet 140 fırında günlük 450 bin ekmek üretilen Erzurum’da ekmek fiyatı 1 lira 50 kuruştan 2 liraya çıkarılarak kriz şimdilik bitti gibi görünse de aslında sadece ileriye doğru ötelendi. Çünkü zam sağanakları duracak gibi görünmüyor..!

Her ne kadar Toprak Mahsulleri Ofisi, ‘’Un arzı konusunda endişeye gerek yok. Olası zamlara karşı tedbirler alındı’’ şeklinde açıklama yapsa da bir çuval Un’un fiyatı 180 liradan 370 liraya kadar çıkmış durumda. Sofralarımızda genetiği değiştirilmiş Ekmek tüketimi azaltılmadıkça ne hastalıklar azalacak ne de zamlar… Bu arada küçük bir aksaklıkta aç kalacağını düşünen Erzurumlu günlük üretilen 3 ekmekten birini çöpe atarken, 20 bin ekmeği de bayata çıkarıyormuş.

İşin en garip tarafı ise; Allahın rızka kefil olduğu yüce kitabımızda 90 yerde, şeytanın insanı açlıkla korkutması ise sadece bir yerde yazıyor. Buna karşın 90 yerdeki vaad unutulup, bir yerdeki yalan insanları endişeye sevk ediyorsa, durum vahim demektir. Velhasılı kelam derin derin düşünmek ve üç beyazdan (Un, şeker ve tuz) uzak durmak gerek..!