Kızdık mı, kızdık!

Öfkelendik mi, evet öfkelendik!

Hırsımızdan dişlerimizi sıktık mı, hem de kırarcasına sıktık…

Ama daha durun!

Önümüzde henüz daha üç maç var…

Tamam, şapkadan tavşan çıkmayacak, bunu biz de biliyoruz ama hiç olmazsa söz sırasının bize gelmesini bekleyelim!

Hele şu Giresun’a bir gidelim!

Hele şu Altay deplasmanına bir çıkalım!

Hele şu Ümraniye’yi bir konuk edelim!

Önce bir görüp bakalım ki, sonumuz ne oluyor hele…

Haaa!

Keşke ADS maçını kazanabilseydik de, alt sıralarla bu kadar yakından ilgilenmeseydik… Fakat neylersiniz ki, yapılacak başka bir şey de yok maalesef…

Şimdi!

Bu takım haftalarca lig ikinciliğini korudu, öyle değil mi?

Evet, korudu…

Şurası çok net: Erzurumspor ligin ikinci sırasında bu kadar süre kalışını, oynadığı futbola ya da gösterdiği performansa kesinikle borçlu değil… Takım bunu sadece ve sadece tesadüfi bulduğu goller ve genellikle de rakiplerinin beceriksizliği sayesinde başardı…

Yani şansı yaver gitti, hepsi bu…

Ve biz bugün diyoruz ki:

Bu oyun anlayışı, bu mantalite ve bu ruhsuzlukla ligi şampiyon olarak tamamlamak imkansız gibi duruyor olsa da, umudumuzu kesmememiz gereken bir ŞANS faktörümüz de var…

Hani olur ya!

Bakarsınız Hatayspor freni patlamış bir kamyon gibi iner belki aşağıya…

Hani olur ya!

Pote’nin kafasına bir-iki top çarpar da, gol falan buluruz belki deplasmanlarda…

Hani olur ya!

Adana Demirspor yenişemez, belki puan ya da puanlar kaybeder rakipleri karşısında…

Olur mu, olur…

Yirmi küsur haftadır ikinci sırada hoş çatır çatır top oynadığımız için kalmadık; felek yüzümüze güldü, biz de haftalarca göz kırpıp durduk ona…

Bu yüzden…

Hele bir durun bakalım!

Hele görelim bakalım ki, neler neler olacak bu üç haftada…

Çıktık, çıktık…

Yok şansımız bu kez yaver gitmedi de, çıkamadık mı?

İşte bayramlık ağzımızı hep birlikte açarız o zaman…

Topçusunu da konuşuruz, hocasını da...

Hüseyin Üneş’i de konuşuruz, doğacak güneşi de…