Her devirde, her zaman, her yerde rüzgâr gülleri vardır. Rüzgârın yönünü tayin eden dört yapraklı oyuncak misali bu rüzgâr gülleri, rüzgârla birlikte hareket eder ve gerçekten de rüzgârın oyuncağı olurlar. Bir de rüzgâr laleleri vardır ki bunlar daha değişiktir. Düşey eksenli ve çiçeğe benzer görünümü ile genellikle dekoratif olarak kullanılırlar ve uzun yıllar gürültü yapmadan çalışırlar.

Siyasetin hakim olduğu iklimlerde kendilerine sıkça rastladığımız bu güller ve laleler, daha çok basın bahçelerinde yetişir ve gelişirler.

Rüzgâr nereden eserse, arkasını o tarafa dönerek rüzgârla birlikte hareket eden rüzgâr gülleri, rüzgârın yönü değiştikçe, yönünü değiştirerek rüzgârdan yana olduklarını kanıtlamış olurlar. Rüzgâr laleleri ise bulundukları yerde sadece dekor olarak kullanıldıkları için başka da bir işe yaramazlar.

Yerel seçimlerin yaklaştığı şu günlerde, siyaset alanında metafor olarak kullandığımız güller ve laleleri anladınız sanırım.

Ulusalda ve yerelde bu metaforları görmek için, ne gözlüğe, ne dürbüne ne de merceğe gerek var; bir göz ile biraz akıl yeter!

Güçlü olan ve gücünü her yerde açıkça sergileyen iktidar partisi, yaptıkları olumlu hizmetlerin yanı sıra ola ki olumsuz bir şey yapmış olsun! Sırf rüzgârın yolundan çıkmamak için olumsuzlukları bile olumlu olarak yutturmaya çalışan güller birden bülbül kesilerek ötmeye başlarlar.

Laleler ise sessizdir. Çünkü onların işi sadece görüntüdür.

Laleleri kendi hallerinde bırakarak, biz yine güllerimize dönelim.

Yerel seçimler için geri saymaya başladığımız günden itibaren kendi kentimizde de siyaset rüzgârları esmeye başladı.

Ve basın bahçeleri tek taraflı olarak şenlendi.

Yani bir yanımız bahar bahçe, bir yanımız çöl.

Oysa bu bahçe, hepimizin; bu bahçenin sahibi de biziz, bahçıvanı da, bekçisi de!

Biz gazeteci tayfası için, güçlü olanın gücü asla gücümüze gitmez ve gitmemeli; ama salt güçlü diye de güçlünün yanında tavır almak, yanlışına 'doğru' demek de olmaz.

Yani şu üç günlük ömürde rüzgâr gülü olmanın alemi yok; omurgalı ve dik durmak en başta gazetecilerin işidir.

Oysa öyle mi!?

Ne yazık ki değil!

Lalelerimizden ses çıkmaması zaten doğal; ama neredeyse, emeklilere verilen komik artışı çok bulan ve sırf güllük yapsın, diye alkışlayan gazetecilerimiz var.

Bir de sanatçı geçinenlerimiz var ki evlere şenlik.

Sırf güçlüye yaranmak ve nemalanmak için yapmadıkları soytarılık kalmıyor!

Yüreğinde ve yaradılışında duygusallık taşıyan sanatçıların bazıları -ki bunlara sanatçı demek bile ayıptır- sanatın muhalif olma özünü unutarak davranıyorlar.

İster gazeteci, ister sanatçı olsun; inanın ki bu tür insanlar, yarın da başka bir gücün yanına geçerek ötmeye devam ederler.

Gerçek gazeteciler ve sanatçılar da yarınki gücü yine eleştirmekten ve sorgulamaktan çekinmezler.

Erzurum'daki gazeteciler için söyleyelim bari.

Yerel seçimlerin yaklaştığı şu günlerde, Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı olumlu şeyler için takdir ve teşekkür içerikli yazı ve haberleriniz sizi asla AK Partili yapmaz; olumsuz şeyleri söylediğiniz için de sizi asla AK Parti düşmanı etmez.

Bu tüm ilçe belediyeleri için de geçerlidir.

Ne yani yapılan güzel şeyleri inkâr mı edelim!

Ve korkmayalım!

Yerel seçimlerde Erzurum'a hakimi olan AK Parti'nin karşısında bir de İYİ Parti var. Çalışmaları gözlem ve düşüncelerle, seçmenin nabzını tutarak aktarmaya çalışalım. Bu bizi İYİ Partili değil, gazeteci yapar.

Yoksa, ya has bahçelerin rüzgâr gülü oluruz ya da rüzgâr lalesi!

Ve tekrar diyelim ki; güçlünün gücü bizim gücümüze gitmez; ama güçlünün yanında yer alan gazeteci ve sanatçı geçinenlerin zayıflığı bizim gücümüze gider.

Umarım kentimizdeki gazeteci ağabeylerimiz, ustalarımız, kardeşlerimizi kırmadık ve haddimizi aşmadık.

Yok, aştın, denirse; ne diyelim, biz bugüne kadar inandığımızdan ve doğru bildiğimizden şaşmadık!