İster doğru olsun, ister yanlış!

Mala, davara zarar vermeden, düşüncemizi aktaralım.

Dünyada spor müsabakalarının başını çeken futbolun ve futbol takımının ve de taraftar kitlesinin, o toplumun bir özeti olduğuna inananlardanım. Özellikle, birkaç istisna hariç, az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde, okunmamış bir romanın özetine göz gezdirir gibi, birkaç satırı okuyanlar, o toplumun temasını kabaca da olsa anlar.

Şöyle düşünelim.

Futbol takımını oluşturan bileşenler nelerdir?

Bir. Takımın yönetici tayfası.

İki. Takım oyuncuları ve diğer elamanlar.

Üç. Az ya da çok taraftar.

..

Kapıyı futbolla açtık, şimdi yapıya girelim.

Diyelim ki bir futbol takımı, bulunduğu ligde kalma veya düşme kaderini belirleyecek olan son maçına çıkıyor.

Yenerse kalacak, yenilirse gidecek!

Kümeden düşme ihtimali lan takımın yöneticileri de ellerinden geleni yaparak, karşı takımdan birkaç futbolcuyu bağlamış, o da yetmemiş, hakeme de çaktırmadan bir selam çakmış. Futbolcular da kazanmak için bilenmiş.Teknik direktör de gazın en güzelini vermiş, o da yetmemiş; hacılardan, hocalardan muskalar yaptırmış, dahası her futbolcuyu okutmuş, üfletmiş; maçta kullanılması muhtemel olan içi havayla dolu tüm toplara, top muamelesi yapmayarak, tek tek öpmüş koklamış.

Ve maç başlamış.

Karşı takımın defans oyuncusundan, orta saha gezgininden ve forvetinden birer futbolcu zaten ayar; ayar ama diğerleri can havliyle savunma yapıyor, arada bir de sağ ve sol kanattan aktarılan paslarla gole gitmeye çalışıyor. İleri uçta oynayan bir futbolcuları tam gol pozisyonuna girecekken, selam çakılan hakem, düdüğünü 'ofsayt' diye çalarak pozisyonu çalıyor. O da yetmiyor, başka bir akında aynı takımın orta saha oyuncusu ileri çıkarak, on sekize kadar giriyor ve golünü atacakken, düşmemek için kazanmak zorunda olan takımın futbolcusu arkadan çift dalarak düşürüyor. Ve golü atmasına ramak kalan futbolcu sakatlanırken haklı olarak penaltı bekliyor. O da ne! Malum hakem, penaltı vermek yerine, futbolcuya kırmızı kart göstererek oyundan atıyor. Haksızlığa uğrayan oyuncu hakeme "var"a gitmesi için ısrar ediyor; ama "var" yok!

Ve düşmemek için her şeyi yapan; hakeme selam çakan, karşı takımdan futbolcu ayarlayan takımın seyircileri bağırıyor.

Vur, kır, parçala, bu maçı kazan!

Böyle bağıranların içinden biri de demiyor ki; "yahu, bu hem kural hatası, hem de etik değil, bir de yöneticiler takımı kümede tuttuk diye övünecekken, futbolcular da prim alacak, bize de bir metelik bile düşmeyecek!"

Demiyorlar işte, ne yapalım!

Biz bunlara, fanatik, diyoruz!

Hangi takımın fanatiği olursa olsun; gerçekleri, kuralları, hakkı, hukuku ve kendinin ne olduğunu bilmeden salt kendi takımının kazanmasını ister; ister ama kendi özünden neleri kaybettiğini de anlamaz!

..

Yok be!

Kötü niyetlinin fikri kötürüm olsun!

Alt tarafı da, üst tarafı da futbol işte!

Herkes kendi takımını tutmakta özgür elbet.

Yeter ki adaletli tutsun, değil mi yani!

..

Doğru ya da yanlış, futbol için kısaca birkaç kelam eyledik.

Kim bilir, birgün de bir ülkenin romanını yazmadan, özetini yazarız; yazarız ama Tanrı korusun, umarım Thomas Bernhrad'ın diliyle anlatmayız.

Bernhard'ın geliştirdiği anlatımla şöyle olurdu.

Çok güzel bir yerdi, insanlar mutlu ve umutluydu, "vur, kır, parçala" dediler ve bir ulus vuruldu, kırıldı, parçalandı!

Bunları söyleyecek dilim, bunları yazacak ellerim olacak ise, şimdiden kopsun.

Benim ki de, bunu isteyenlerin de!

Derken efendim, yaklaşan seçim müsabakasında kim ne derse desin; vurulup, kırılıp, parçalanmadan bu milli maç hak edenin olmalı!

Bu son satırlar biraz siyasi oldu; ama ne yapalım, memleket davası!

Söylemez isek ayıbın ötesinde, çok şeyi kayıp etmiş oluruz!

Bu da böyle biline!

Biz, böyle bildiğimiz için, kıt aklımızla; ama sonsuz yurt ve bayrak sevdamızla fikrimizi dilimizle dökmeye çalıştık!

Fikrimizin suçu bize, bağışlaması da size kalmış!

Umarım; mala, davara zarar vermedik!

Verdik mi yoksa!

"At izinin, it izine karıştığı," memleketimde koyun postundaki kurtlarla, kurt postundaki koyunları ayırmak çok zor olsa da; gün geldiğinde her şey aslına dönecektir mutlaka!

İşte o zaman, seyreyleyin çıngarı!

Bakın işte!

Futboldan kapıyı açtık, sözü siyasete ulaştırdık.

Ne yersek yiyelim, yaramıyor bize! İlle de siyasetten birkaç kelam eylemez isek kurtlanırız yani!

Fikrimizden zikrimizi; zikrimizden de fikrimizi bir türlü atamıyoruz!

Herkesin bir menzili vardır; kiminin hedefi yıkmak, kiminin hedefi de yıkılmak isteneni korumaktır.

Bizim menzilimiz; özgürce, sevgiyle, emekle, bu topraklarda kardeşçe yaşamaktan başka ne olabilir ki!

Kapitalizme, emperyalizme ve içerideki ve de dışarıdaki yıkıcılara karşı durmaz isek bu topraklarda yediğimiz her lokmayı şehitlerimiz haram etmez mi!?

..

Malı incitmeden, davara zarar vermeden düşüncelerimizi aktarmaya çalıştık. Vurmadık, kırmadık; amacımız bu maçı kazanmak değil, adaleti önceleyen insan olmaktır!

Çünkü "ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR!" Mülk ise,devlettir.

Bile bile "adalet"i yıkanların niyetini de siz düşünün artık!

Bu da mı gol değil, hakem bey!