İşimiz bu, diyerek bir şeyler karalamak için klavyenizin başına geçersiniz. Yazıp, sildiğiniz de çok olur, düzelttiğiniz de!
Düşündüklerinizi aktarmak için en uygun kelimelerle, en afili cümleleri kurarak fikir eyleminizi tamamlamak istersiniz.
Dünya gözüyle dünyaya, gönül gözüyle aşka ve dostluklara, iman gözüyle de diğer aleme bakarak, 'adalet' denilen kitabın tam ortasından okuyup, vicdanınızın terazisinde de tarttıktan sonra yazmak gerek.
Dikkat etmeli!
Fikir yıkmak, yanlış işleri haykırmak başka şeydir; gönül yıkmak başka şey!
En acımasızda, en hoyratta, en düşüncesizde bile kırılacak bir kalp, yaralanacak duygular, örselenecek onur vardır.
O yüzden söyleyeceklerinize dikkat etmelisiniz.
Bu satırların yazarı, sadece Mustafa Kemal Atatürk'e ve cumhuriyet karşıtlarına ve bayrağa saygısızlık yapanlara karşı saygısızlık yapmaktan çekinmemiştir.
Siyasetle ilgili yazı döktürmeye çalıştığımız zaman, dilimizi yılan ve yalan dili olarak kullanmanın hiçbir faydası olmayacağını bilenlerdeniz.
Bugün falanca partiye gönül verenler, yarın başka bir partinin yanında yer alabilirler.
Bugün falanca partinin kemikleşmiş taraftarları, gün gelip de o parti yok olduğunda, işe yaramaz kemik olarak kaldıklarına şahitlik edecek çok kişi vardır.
Bu nedenle, sizin gibi düşünmeyenlere karşı meydan okuyan ve kırıcı bir söylemle değil, ben böyle düşünüyorum, anlayışı ile fikrinizi, kırmadan, dökmeden anlatabilmektir asıl marifet!
Çünkü, size karşı olanlar, sizi yanlış değerlendirenler, gün gelir gerçekleri görürler ve sizin haklı olduğunuzu düşünebilirler; ya da siz yanlış düşündüğünüzü anlar, bir filinta sandığınız fikrinizden dönebilirsiniz!
Bu insani bir olgudur.
Önemli olan, ne iş yapıyorsanız, o işi elinizden geldiği kadar iyisini yapmaya çalışmaktır.
Örneğin, Erzurumspor yönetimi!
Başkan Hüseyin Üneş ve çalışma arkadaşları, zor bir yolda, zor şartlar altında başarıya doğru yürümekteler. Sayın Üneş'in mali açıdan şeffaf, yapılacak transfer konusunda ağzının sıkı olması, şova kaçmadan samimi olarak Erzurumspor'un başarısı için kafa yormasını görmemezlikten gelmek mümkün mü!?
Örneğin, Atatürk Üniversitesi Rektörü Sayın Ömer Çomaklı'nın bulunduğu görevi en iyi şekilde yürütmeye çalışması, yurt dışındaki üniversitelerle iletişimlerini geliştirmesinin yanı sıra bir zamanlar yapılanmış olan FETÖ ile mücadele etmesi az şey mi yani!
Buna benzer çok kurum ve yönetimlerin de olduğunu unutmayalım.
İster, bir kulübün başkanı olun, ister üniversite rektörü; tornacı da olabilirsiniz, hizmetli de!.. İşinizi en iyi şekilde ve dürüstçe yapmaya çalışmak, sizi başarıya götürmekle kalmayıp, yaşamınıza da anlam katacaktır.
Bu her meslek için geçerlidir!
Siyaset meslek değildir; ama ülkenin kaderinde etkili olan politikacılarımızın, topluma örnek olacak şekilde, ilkeli ve ülkesini düşünerek davranmaları, yani onların da işlerini en iyi şekilde yapmaları gerekmez mi?
Bir başkan ve bir rektör üzerinden örnek verdik!
Gazeteciler mi?
İşini en iyi şekilde yapanlar, kalleşçe öldürüldüğü ve cezaevlerinde gün saydıkları için bu piyasada parmakla sayılacak kadar az kaldı sanırım!
Her meslekte işini iyi yapanlar ve yapmaya çalışanlar, toplum hafızasında ve de vicdanında yerini alarak taktirle karşılanır; ama gazeteci tayfası bir şekilde cezalandırılır.
Yani zor bir meslektir.
Çünkü gerçekleri söylemek, toplumdan gizlenenleri açığa çıkarmak zor iştir!
Hamama giren terler, diyebilirsiniz; ancak gazetecinin hamamı da, külhanı da bir başkadır.
Fena terletir!
O yüzden yazmak zor iştir!