Kimse kusura bakmasın, her zaman izlenimlerimi ve inandıklarımı yazarak paylaştım.

Ülke genelindeki gelişmelere bakarak şunu söyleyenlere katılmamak mümkün değil,

AK Parti ve MHP ortaklığı ile yürüyen iktidar, baskın bir seçim için adımlarını sıklaştırmakta. Son gelişmelerin son tahlilinde bunu görmemek için biraz saf olmak gerek. Sayın Cumhurbaşkanımızın, her türlü eleştirileri göze alarak il kongrelerinde gövde gösterisi yaptığını bir kenara koymadan, olası bir GARA zaferini siyasi şova dönüştürmek isteğini de unutmamak gerek.

Keşke olsaydı; ama olmadı işte!

Bu zafer isteği ne yazık ki on altı şehidimizle hüzne dönüştü; dönüştü ama Sayın Erdoğan, bunu da siyasette "ne mutu şehitlerimize," gibi benzer cümlelerle kendi siyasetine artı olarak yazdırmaya çalıştı. Kimine göre becerdi, kimine göre de olmadı!

Bizim millette ve inancımızda, "şehit" ve "vatan" diyince, haklı olarak akan suların durduğunu herkes bilir. Herkes bilir de siyasiler bilmez mi hiç!

O yüzdeni şehitler ve vatan sıfatları her zaman kullanılır.

Bu gibi kara günlerde ne geçim sıkıntısı, ne adaletsizlik konuşulmaz. Konuşunlar da "gün, bugün, değil," diye eleştirilir.

Aslında, konuşanlar da haklıdır, eleştirinler de!

Geçmiş yazılarımda da söyledim. Kıt bilgimiz ve tecrübemize dayanarak dedim ki; ülke siyaset, ekonomi ve demokrasi köprüsünden geçerken, her an düşebilir. Elbet bunu istemek vatan hainliğidir; ama bu da bir gerçektir.

Asıl vatan hainliği, gerçeklere gözünü kapatarak ve her şeyi toz pembe görerek yurttaşların kendi kendini aldatmasıdır.

Ekonomi penceresinden bakarsak, en azından Erzurum'da kapatılan iş yerlerini, esnafların durumunu biliyoruz. Biz bilmesek de, biz yazmasak da kendileri çok iyi biliyor bunu!

O yüzden, Erzurum'da her şey yolunda, diye kıvırtarak oynamanın alemi yok!

Tüm ülkeyi ilgilendirmesi gereken bir konuda bir satırlık iki kelam ettikten sonra Erzurum'un siyesi nabzına döneceğim.

Sayın Berat Albayrak'tan bir haber var mı?

Nerede!?

Sayın Albayrak, Erzurum'da boyacı Bekir'in damadı değil ki! Karısına küstü, bacanağıyla kavga etti, kaynıyla dövüştü, aldı başını gitti, diyesin!

Hem Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nın damadı, hem de hazinenin başında oturan bir bakan!

İnsan merak etmez mi yani!

Peki, merak etmeyelim, insanın başına ne gelirse meraktan gelir zaten!

O zaman biz bize dönelim.

Bakın, Erzurum'da siyaset rüzgârlarından aldığımız esinti şöyle.

Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mehmet Sekmen'in omuzlarına yüklenmiş bir AK Parti var!

İl Başkanı Sayın Mehmet Emin Öz, kendini biraz geri çekerek, etlisine de, sütlüsüne de karışmam, havasında; ama bu hava iyi bir hava değil, onu da söyleyelim. .

Bunu, Sayın Sekmen'e övgü, Sayın Öz'e de eleştiri olarak söylemiyorum; ama ne yazık ki manzara böyle.

Erzurum'da her ne kadar kendilerini öne çıkarmasalar da merkez ilçe belediyeleri ve de özellikle Tortum İlçe Belediyesi çalışarak, "ben işime bakarım abi," havasında olsalar da kazın ayağı hiç de öyle değil.

Yani, birkaç yıl öncesi AK Parti'nin kalesi olan Erzurum'da surlar yıkılmak üzere, peki bu surları zorlayan hangi parti!

Hemen söyleyelim.

Ülke genelinde, MHP'nin yanlış duruşuna inanan ve genç ülkücülerle güçlenen ve de Parti İl Başkanı Sayın Melih Kırkpınar'ın çalışmalarıyla AK Parti'nin surlarını zorlayan İYİ Parti'dir

AK Parti ve MHP'ye küsenlerin İYİ Parti'nin kapısını çaldıklarını bilenler biliyor zaten. Bunu salt ekonomik olumsuzluğa bağlamak asla doğru olmaz; bunda milliyetçilik kavramının da çok önemli bir etkisi olduğu kesin.

Demem o ki!

Hal ve gidiş böyle devam ederse Erzurum'da Sayın Kırkpınar'ın " ya yeni bir kapı açacağız ya da surları yıkacağız," sözü yabana atılacak gibi değil

Erzurum'da güney ilçelerinin de nabzını tutarak önümüzdeki günlerde paylaşacağız elbet!

MHP'den bahsetmiyorum; çünkü, MHP'liler AK Partili mi; Ak Parti'liler MHP'li mi henüz anlayamadım. Anladığımda onu da anlatırım elbet!

Deva ve Gelecek Partisi mi!?

Bekleyip göreceğiz.

Peki CHP!

O da ne!

..

Yazının başlığına dönecek olursak!

Bugüne bakarak ve bu seçim sistemiyle son tahlilde şunu deriz, İYİ Parti, üç olur; kalan üç mü?

En kötü ihtimal, birer buçuk olarak bölüşülür!