Arapça rai kelimesinin Türkçe karşılığı: koyun, keçi ve sığır otlatan, koruyan, gözeten çobana denir.

Aynı kökten gelen reaya: Bir hükümdarın yönetimi altındaki halk. Hükümdar tebaası. Tanzimat’tan önce Osmanlı Devleti'nin Müslüman olmayan uyrukları. Osmanlı İmparatorluğunda yönetime katılmayan, askeri sınıf dışında kalan, geçimini tarım ve ticaretle sağlayan kesim.

Raiyye, raiyyet ise: Genel olarak Osmanlı uyruğu, dar anlamda vergi yükümlüsü olan sınıflar.

Çoban sözcüğü de Farsçadan dilimiz geçmiş bir kelimedir. Âşık Paşa Garib-name adlı eserinde:

Mūsā hem anuŋ-içün çūbān-ıdı (...) çūpān gerek ṭağda dura,”der.

Ufak bir hediyeye; “Çam sakızı, çoban armağanı,” denir. Çobanla ilgili lügatimizde çok sözcük yer almaktadır.

Çoban sözcüğü sadece hayvan sürülerini otlatana mı denir?

Babil, Asur krallar kendilerini, Tanrı’dan sürünün kuzularını bir araya toplamak ve bunlara ihtimam göstermek görevini almış çobanlar olarak görüyorlardı.

Türklerde Hükümdarlar çoban olmadığı gibi halk da sürü değildi. Kağanın görevi; yeryüzünde dirlik ve düzeni sağlamak, açları doyurmak, çıplakları giydirmek ve güvenlik içerisinde halkını yönetmekti. Bunun için de Tanrı’dan kut almış eşit vatandaşlardı.

Tevrat’ta Yahve/Allah çobandır. "Sürüsünü otlatan bir çobanın kuzularını kollarına alması, onları göğsüne bastırması, ana olan koyunları dinlenmeye götürmesi gibi Yahve de halkını "gütmeye" devam etmektedir.”

Yuhanna İncilin ’de 10 bölümde “İyi Çoban” başlığı altında Hz İsa kendisinin iyi çoban olduğunu anlatır. Ancak Yahudiler Hz. İsa’nın iyi çobanlığını kabul etmediler; “O’nu yine yakalamaya çalıştılarsa da, ellerinden sıyrılıp kurtuldu.”

Sonradan çobanlık görevini Yuhanna'ya göre, “İyi çoban söylemi Kilise'yi meydana çıkardı. Çobanlık görevini Kilise üstlendi.”

Bu anlayışla Batı medeniyetini oluşturan zihniyet kendilerini çoban, kendileri dışında olanları hep sürü gördüler.

Yöneten ile yönetilen, çoban-sürü teşbihi/benzetmesi Hz Muhammed’in şu hadisinde de anlatılır:

Hepiniz çobansınız ve hepiniz elinizin altındakilerden sorumlusunuz. Yönetici bir çobandır. Erkek, aile halkının çobanıdır. Kadın, kocasının evi ve çocukları için çobandır. Hepiniz çobansınız ve hepiniz çobanlık yaptıklarınızdan sorumlusunuz." (Buharî, Nikâh, 91).

İnsan öncelikle yönetim işine kendinden başlayarak yukarıda belirtilen sorumluluğu üstlenmelidir. Burada anlatılmak istenen insanın kendisini efendi başkalarını sürü görmek değildir. Sorumluluk sahibi olmaktır.

Yönetimin her kademesine ister seçilmiş ister atanmış olanlar ya da seçilecek ya da atanacaklar kendilerinde bu sorumluluğu duymaları gerekir.

Yoksa Babil ve Asur kralları gibi kendilerini çoban, halkı sürü mü yoksa eşit haklara sahip birere insan mı görüyorlar?

Kabile asabiyetinin kemikleşmiş olduğu Arap ve Doğu dünyasında hala bu zihniyetin yaşatıldığını düşünüyorum.

İnsana bakışımız elbette onu ne efendimiz/çobanımız ne de kölemiz/sürümüz görmemektir.

Bu zihniyet edebiyatımıza, felsefemize, siyasi ahlakımıza böyle yerleşmeli ve yaşatılmalıdır.

İnsanı insan görmek ne güzel bir zihniyettir.