Geçmişte daha iyi yaşayabilmek, birey olabilmek, ayaklarının üzerinde durabilmek için; egemen güce yaşamları pahasına başkaldıran kadınların anısı, 1921’de Dünya Emekçi Kadınlar Günüolarak unutulmaz kılınmak istenmiş. O kadınların acıklı hikayesini bilenler, eşit ve insani şartların kadınlar için oluşturulmasına hizmet etsin diye, 8 Mart’ı kadınlara özel kılmışlar. Kimi feminist kadınlar televizyonda konuşsunlar, kendilerince eşitsizlik saydıkları şeyleri, millette daha kolay dayatabilsinler diye değil.
2007’de; fuhuş yapmaya zorlanan kadınların sayısı, 700 bin ile 4 milyon arasında. Sonraki yıllarda tablo olumluya doğru maalesef dönüşmüyor.
Üç kadından biri dövülmüş, cinsel ilişkiye zorlanmış ya da hayatı boyunca başka türlü suistimale uğramış.
Anlayacağınız kadınların çok büyük çoğunluğu açısından mesele, Paris’te bulunan önemli bir markanın hâlâ İstanbul’da şube açmamış olmasından daha ürkütücü.
Kadınların daha mutlu olabilmelerinin, özgürleşmelerine bağlı olduğu açık. Neden kadınlarımızın büyük çoğunluğu özgürleşemiyor? İlk akla gelen ekonomik bağımsızlıkları olmadığı için. Para kazanmak için en başta eğitimli olmaları gerekmiyor mu? O halde neden eğitemiyoruz kadınlarımızı?
Bir sürü sebep var. Eğitimde bölgeler arası eşitsizliği önleyememişiz. Geleneklerimizden gelen taassubumuz kız çocuklarla erkek çocuklar arasında ayrımcılık yapmamıza neden oluyor. Toplumun fakirliği, çocukların okumasına olanak tanımıyor.
Bunların tümünü aşarak üniversiteye kadar gelen kızlarımıza da, çok yakın zamana kadar üniversite yönetimleri izin vermiyordu. Neden? Başlarına örttükleri örtünün altında kalan kafalarının içinde, Laik Cumhuriyet’e karşı husumet besledikleri zannıyla! Bu vehim, açık tehdit olancahillikten bile büyük tehlike olarak algılanıyordu. Fiilen durum değişmiş gibi görünse de kamplaşma bütün vahşiliğiyle maalesef sürüyor.
Sonuç olarak yarın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Günün anlam ve önemi anlatılıp durulacak. Cehaletin, kadınların başına açtığı belalardan bahsedilecek. Kadınlar için daha iyi yaşam şartlarıistenecek. Sesi çok çıkan kadınlar, pozitif ayrımcılığın keyfini daha fazla sürmek için bastıracaklar.
Kimlerin mi sesi hiç çıkamayacak?
Dayak yiyen kadınların. Çocuklarına süt alabilmek için insanlık dışı şartlarda üç kuruşa çalıştırılan kadınların. Bir şekilde fuhuş batağına düşürülen kadınların. Seslerini duyuramadıkları için; yılın 365 günü varlıkları bile hatırlanmayan kadınların, yine hiç sesleri çıkamayacak!
Sanırım kadınlar bu 8 Mart’ta; pozitif ayrımcılık, siyasette kadına özel kotaların artırılması, aile hukukunda kadına tanınan hakların genişletilmesi gibi taleplerin yanı sıra, birey olarak kabul edilmeyi ve insan olarak yaratılmış olmalarından kaynaklanan kişisel özgürlüklerinin kendilerine iade edilmesini isteyecekler.
Bu hengamenin içerisinde; yaşamı, kendi eksiklikleri kadar noksan gören bencillerin dışında, herkes duruma bakıp, 8 Mart’ı kadınların yüzüne bakmaktan utanarak geçirecek.