Kışın güneş zalim bir oyun oynar tomurcuklara…

Baharmış gibi güler yüzlerine…

Ve hemen kışlıklarından sıyrılıp çiçeğe durur narin şeftaliler!

Sonra şaka yaptım, şaka yaptım diye bağırır gibi…

Karla karışık bir zemheri indirir üzerlerine.

O şaka onların kanacakları son tebessüm olur.

Dökülür çiçekleri, yanar elleri!

Keşke diyorum bir şeftali ağacı kadar şanslı olabilseydim…

Çiçeklerim hâlâ üzerimde olsa…

Zemheriden önceki son şaka…

Hayata son veren o şaka henüz yapılmamış olsa!

Sen son sözünü söylemek için yeniden gelsen…

Ben seni dinlemek üzere baharmış zannedip çiçeklendirsen çehremi.

Sonrası kimin umrunda!

Yeniden baharın gelmeyeceğini bilecek kadar üşüdü çiçeklerim…

Elbet Hazandır beklediğim…

Senin öfkeyle kırışan yüzüne dolan yalancı bir bahar!

Gelmeyeceğine hükmeden bütün tesellileri…

Gelir şüphesine kurban eden bir ümit zerresi.

Narin ellerin koparsın çiçeklerimi!

Beni ellerin gazaplı sözlerine bırakma sevgili.

Gelmeni ve beni yeniden ölürecek gidişini bir kere daha göstermeni bekliyorum.

Kalbimde garip bir teselli saati vurdukça vuruyor…

Zamanı geldi, aç çiçeklerini diyerek büyüdükçe büyüyor özlemin…

Senin hoyrat sözlerinle yeniden ölmeliyim…

Ötesini kaldırmaz çıngıraklı saate dönüşen yüreğim.

Senden bir şey olmaz diyerek dönmüştün ya yüzünü…

Yanıldın!

Benden çiçekleri dökülmüş bir tomurcuk…

Senden zemheri öncesi öldüren yalancı bahar olur!

İkimizden günü geçmiş bir aşk…

Günü gelmiş sonsuz bir ayrılık olur.

Hazanı bahar sanmaya arzuluyum sevgili…

Bir anlık açmaya ve seninle ebedi solmaya yazgılı…

Son sözüne yeniden bir ömür vermeye arzuluyum sevgili!