Senin fotoğrafına…
Senden öncekinin fotoğrafına…
Ondan öncekine bakıyorum.
Yaşamı, fotoğraf albümüne çevirmenin anlamsızlığı doluyor aklıma.
Bütün fotoğrafları, odanın ortasına doğru savuruyorum.
İçim acıyor…
Sevdiklerim, az sevdiklerim, hiç sevmediklerim, kesinlikle birbirlerinden haberdar olmasınlar diye akla karayı seçtiklerim birbirine karışıyor. Dayanamıyorum!
Diz üstü fotoğrafların arasına dalıyorum.
Örselenmesinler istiyorum, dizlerim ezmesin onları diye özen gösteriyorum.
Bitmiş olsalar da nihayetinde geçmişim onlar benim.
Kimilerini, yırtmayı unuttuğum fotoğrafları da olmasa hatırlayamayacağımı bilsem de, üzerlerine basmak utandırıyor beni. Usulca, hırpalamadan onları toplamaya başlıyorum.
Nihayetinde hepsinin bir hatırası var.
Acı tarafları ağır basanların bile, şimdi nefretle andıklarımın bile, benimle geçirdikleri iki güncükte olsa, güzel günleri var.
Anılara hürmetsizlik etmek, geçmişe sövmek yakışmaz biliyorum.
Hepsine aynı özeni göstereyim fikri çakıyor kafamda, senin resmin elime geçince vazgeçiyorum.
Bütün fotoğrafları bir yana, seninkileri diğer yana koyuyorum.
Onların tümünü üst üste yığıyorum, seninkileri yan yana diziyorum.
Hepsine bir kez daha hızla bakmak geçiyor içimden, vazgeçiyorum.
Onlara da haksızlık yapmak istemem, onlarla mutluyken sen yoktun.
Belki sana hazırlanmam için gönderilmiş ‘güzel düşler’di hepsi.
Gerçek olmadıklarını, en azından şimdi biliyorum.
Gerçek sadece bir tane olur.
‘Neyse işte’ diyorum, hepsinin yüzlerine karşı, ‘neyse ne işte, kusura kalmayın.’
Onları gözümün görmeyeceği şekilde arkama doğru usulca itiyorum.
Nihayet hayatta da aynen öyle olmamış mıydı, olmuştu!
İçim rahat.
Senin fotoğraflarına doğru gözüm kayıyor, ellerim titriyor, usulca yaklaşıyorum.
İlk önce en çok sevdiğimi alayım elime diye düşünüyorum, kafam karışıyor.
Öyle bir ayrım yapmaya gücüm çatmıyor. Yoruluyorum, öncelemek fikri siliniyor aklımdan.
Hepsine sırayla bakayım diyorum.
Birincisine dokunurken zil çalıyor.
Çok hızlı vedalaşmam gerektiğini anlıyorum.
Gözüm şömineye dönüyor, alev alev.
Yarınım sabırsızca zile basıyor.
Bütün özenim sona eriyor.
Seni de diğerlerinin arasına karıştırarak, alevlerin içerisine bırakıyorum.
Yanağındaki gamzenin yanışı takılıyor gözüme, içim acıyor.
Kapının pervasız zili tekrar çaldığında, sen ve ötekiler ateşin içersinde küle dönüşüyorsunuz.
Kalkıyorum, kapıya doğru, yeni hayatıma doğru, yarın evleneceğim insana doğru yöneliyorum. İçim kalkıyor, korkuyorum.
Ruhumu yaktım.
Kapıdakini sevmeye mahkûmum artık!
***