Kuran’ı Kerim’i kendi dilinde okumamızın farz olduğu ayetleri vardır ve “oku, düşünün, aklınızı kullanın, aklınızı kullanmaz mısınız” gibi ayetler mevcut! Bir de şiddetle okumayın, anlamazsınız diyen insanlar!

Ben yazılarımda Kuran ayetlerini Elmalılı Hamdi, Nasuhi Bilmen, Prof. Dr. Mehmet Okuyan, Mahmut Kısa gibi hocalarımızın meallerinden, tefsirlerinden alarak yazıyorum. İstiyorum ki; kitabımız Kuran’ı Kerim insanlarımız kendi dillerinde okusunlar.

Arapça dinleyerek anlamadığım, bazı konularda oldukça çok din adamı diye etiketlediğimiz insanlardan dinleyip, sorup öğrenemediğim konuları; Kuran-ı Kerim’i kendi dilimde okumaya başladığım 2011 yılından itibaren cevaplarımı aldım. Anladım! Uygulamaya çalıştım, çalışıyorum!

Bu arada bir konu var ki; oldukça tehlikeli görüyorum. Allah, bir ayette bir emir buyurmuş, emir net! Sonra bir şekilde ayetin uygulamasında yorumlar yapılarak, uygulamalar değiştirilmiş ve bu değiştirilen emirler gelenek haline gelmişler! Emir böyle olabilir ama Peygamberimiz böyle uyguladı diyene bile rastladım.

Muhammed Suresi 4. Ayet! Kuranı kendi dilimde okuyana kadar, İslam’da cariye ve köle var mı diye İslam inancına sahip olan ve olmayan insanlara karşı söyleyecek bir delilim yoktu. Ve din adamları da bu konuda cariyenin dinimizde var olduğu düşüncesindeydiler. Köleliği (cariyelerde aynı hükümdedir) 1792 yılında Danimarkalıların kaldırdığı bilinirdi. Oysa İslamiyet 625 yılında Muhammed Suresi 4. ayetle köleliği kaldırmıştır.

Hac Suresi 197, ayet. “Hac belli aylardadır”! Bu aylar, şevval, zilkade ve zilhiccenin ilk on günüdür! (Ramazandan sonraki iki ay ve on gün) Hac, belli bir güne alınmıştır. Dikkat ettim, iki bayram arasında umre ziyareti yapılmamaktadır. Oysa bugünlerde ben hacca gitmek isterdim. Ve fiyatlar da sıkışıklık olmayacağı için çok astronomik olmazdı.

Tam 30 yıl boyunca seyahatlerim çok olduğu için her fırsatta hocalara seferi namazı sorardım. Bir hocanın dediğini diğeri tutmuyordu. Mesela birisi 90 km yol, birisi 18 saat, birisi sünnetler kılınacak dört rekâtlı namazlar iki rekât kılınacak gibi fetvalar verdiler. Kuran’ı kendi dilimde okuduğumda gördüm ki; “Eğer düşman korkusu varsa” ibaresiyle namazlar kısaltılabiliyor.(Bkz. Nisa 101)

Kadınlara Cuma namazının farz olması ayeti de öyle! Cuma 9, ayette “Ey iman edenler” diye hitap edilmiş ve ey iman edenler kısmından bayanlar ayrı tutulmuş! Niçin? Asrısaadette kadınlar cumaya gidiyorlar, hac ve umreye giden bayanlarımız da Cuma namazını kılıyorlar! Bizim ülkemizde kadınların büyük kısmı Cuma namazına gitmiyor, farz olduğunu bilmiyor, ben farz diye ayeti gösteriyorum, kabul etmiyorlar! Enteresan!

Bunun gibi birçok mesele var; yanlış öğrendiğimiz, yanlış öğretilen; doğrusunu Allah bilir ve Allah Kuran’ı Hz. Muhammed’e hitaben Peygamberimize kendisinin indirdiği gibi insanlara nakletmesini kesin bir dille emretmiştir ve O da buna aynen uymuştur. (Bkz. Hakka Suresi 44, 45, 46, 47 ayetleri)

Bir ayeti kelime daha var ki; Allah inananları Kuran’ı kendi dillerinde okuyup anlamaları emrine uymak için uyarıyor! Cenabı Hak Tevbe 31. Ayetinde, Allah’ı bırakıp (Allah’ın gönderdiği kitabı) kendi din adamlarına uydular ve sonunda Mesih’i tanrı ilan ettiklerini söylüyor. Bu yüzdendir ki; din adamlarımızı dinleyeceğiz ama Kuran’ı da asla kendi dilimizde okumayı ihmal etmeyeceğiz.