Aşk deryasına dalmanın ve oradan inci mercan lal-ü gevher dermenin çilesiyle donatılır bir gün rüyasında… Gözü gönlü dili aklı zihni aşkla dolu olarak uyanır çobanlık ettiği Ablak Taşında… Daha doğrusu uyandırılır… Çünkü aşk okuyla öylesine vurulmuştur ki; uyanmaya mecali kalmamıştır. Kendisinin de dediği gibi; bu vuruşla “gafletten uyanmıştır, doğan nurdan âlem ürüşan olmuştur ama üç beş dervişanın yeşil yapraktan okuttukları üç harfin” ağırlığıyla perişandır. Badeyi nûş etmiştir ve aşk ateşi bütün vücudunu sarmıştır. Bu dünyada kavuşmanın haram olduğunun ve vuslatın ahrete kaldığının bildirilmiş olmasıyla sarhoştur adeta...

O andan itibaren çaresiz bir hicranla için için kanayacaktır bir ömür boyunca yüreği ve rüyada gösterilen maşukası Gülperi’ye duyduğu hasret ancak ölünce son bulacaktır âşık için… Bu varlığı ya da yokluğu bilinmeyen sevgili uğruna diyar diyar gezecek, İran’ı Turan’ı dolaşacak, dilinden anlayanlarla atışıp, içini dökecek, bağrındaki közü bir nebze olsun, soğutmaya çalışacaktır. Dilinde sözü, elinde sazı ile yâr diye diye katedecek mesafeleri ve gördüğü herkesten, bir an için rüyada sûreti gösterilen sevgiliyi soracaktır. Bulamayınca; tekrar sılasına dönüp, aşkın narıyla, firkatin can dayanmaz acısıyla yana yana ecel şerbetini içecektir koca âşık Sümmani…

Mekânları şereflendiren ve tarihin gündemine taşıyanlar, buralardan yetişen kişilerdir. Bütün dünyayı kucaklayan düşünceleri, kelimelerle böylesine güzel ifade etmeyi becerdikleri için, kendileri ve doğup yaşadıkları yerler önemli olmuşlardır. Dolayısıyla bu mekânlar; onlar sebebine hep hatırlanmış ve unutuluşa terk edilmemiştir. Çünkü o kişi ve hayatını sürdürdüğü yer, daima birlikte anılmıştır. İşte böyle yerlerden birisi de Narman... Ve de; onun bir köyü olan Samikale... Devir; güzel insanlar, hâl ehli, gönül ehli insanlar devridir. Hacı Ahmet Baba, mana âleminde hâlâ Narman’ın girişini tutan Ethem baba bunlardan sadece ikisidir.

Onların da meclislerinde oturan ve hâllerine bürünen Âşık Sümmani’den; nerdeyse bir asra yaklaşan bir zaman sonra; her yıl olduğu gibi, geçmiş güzel günlerden birinde ata dede toprağında, hemşerim Halil İbrahim Yavuz’un davetlisi olarak, dostlarla yine bu topraklardayız. Narman’a girerken fıkradaki gibi olmadı ama Ethem Baba’nın türbesinden bakınca, eğimi bayağı fazla olan yolun üzerinde yine birçok kişiyi görmek mümkündü. Hani anlatırlar ya; ilçe kaymakamının arabası bu cadde üzerinde seyrederken önüne bir Narmanlı çıkmış. Elindeki kâğıda tütün sarmakla meşgulmüş. Makam şoförü korna üstüne korna çalarak yoldan çekilmesini isteyince, dönüp bakmış adam ve şoföre hikmetli bir laf eylemiş: "Yahu ne oldu? Bekle de şu cigaramı sarayım. Ölüm var, bu telaşın niyedir?" Bu fıkranın başka şekilde anlatılanı varsa da, siz onu boş verin; gerçek olanı ve asıl ders vereni budur.

Az yukarı da dostlar dediğim ekip şu kişilerden oluşuyordu: Prof.Dr.Ali Kurt, Prof.Dr.Ömer Özden, şair, yazar Hanefi İspirli ve ben… Babamın sağlığında birlikte sıla-i rahim yaptığımız bu ata dede toprağına, sonrasında yıl da ancak bir defa gelebiliyorum. Babamla geldiğimizde önce atalarının ve dedelerinin mezarlarını ziyaret eder, sonra da köyde artık tek tük kalmış akrabalara uğrar ve akşam olmadan şehre geri dönerdik. Bu ise, ulaşım yollarının ve araçlarının verdiği bir imkân. Benim çocukluğumda aynı gün içerisinde buralara gidip dönmek ne mümkündü.

Bu sefer ki Narman gezimizi, tabiatın koynunda geçirdiğimiz birkaç saatin son bölümünü; Narman isminin bütün bir ülke tarafından duyulmasına ve şiirleriyle âşıkların, sâdıkların, dervişlerin, dertlilerin tercümanı olan Âşık Sümmani’nin mezarını ve rüya âleminde üç tek dervişandan bâde içtiği Ablak taşını ve son yıllarda, Narman denince artık birçoklarınca akla gelmeye başlayan “Peri Bacalarını” ziyarete ayırdık. İlk ikisini ziyaretten arta kalan zamanda, artık şimdilerde adı iyice duyulmaya ve birçok kişi tarafından gezilip görülmeye başlayan yere, “Narman Peri Bacaları”na ayırdık.

Oltu, Şenkaya, Sarıkamış, Horasan, Pasinler ve Tortum ilçeleri ile çevrelenen Narman İlçesi, Erzurum’un kuzeydoğusunda ve şehir merkezine 90 kilometre uzaklıkta bulunmaktadır. Kırmızı rengi ve ilginç yeryüzü şekilleriyle dikkat çeken ve halk arasında “Kırmızı Periler Diyarı” olarak da adlandırılın yer, Narman İlçesi'nin güneyinde, Narman-Pasinler otoyolunun yedinci kilometresinde bulunmaktadır. Rüzgâr ve yağmurun kumlu toprağı aşındırması, kırmızı peri bacalarını ve dar vadilerden oluşan bu ilginç manzarayı meydana getirmesi sonucunda ortaya çıkan jeolojik oluşumlar Doğu Anadolu Bölgesi'nde sadece bu yörede görülmektedir. 6300 hektarlık bir alan kaplamakta ve karayolu üzerinde olmasından dolayı ulaşımı oldukça kolaydır.

Doğu Anadolu bölge jeolojisinin nadide bir hediyesi gibi Narman ilçe sınırlarında yer alan Peri Bacaları, temel olarak bölgeye has sıkışma tektoniğinin (yerkabuğunun biçim değiştirmesi sonucunda ortaya çıkan yapıyla ilgili olan) ürünüdür. Yer aldığı bölgeyi bir açık hava müzesi haline getiren bu eşsiz şekillenmenin seyredildiği bölge, jeolojik bakımdan oluşumu Pliyosen çağ(yaklaşık beş milyon yıl öncesinden iki milyon yıl öncesine dek süren üçüncü jeolojik çağın son dönemi.)'a kadar dayanan bir geçmişe sahiptir. Başlıca kırmızı kum taşları ve benzer renkteki çakıl taşlarından kaynaşarak oluşan bir yapıya sahip olup; yapılan incelemeler neticesinde çağlar boyunca süregelen iklim ve diğer atmosferik şartlar sonucunda oluşan aşınmalarla şekillendiği bilinmektedir.

Peri bacalarının yer aldığı vadi, Amerika'da Colorado Kanyonu'na benzerliği ile de dikkat çekmektedir. Narman Peribacaları'nı koruma altına alarak ülke turizmine kazandırmak için yaz aylarında çeşitli şenlikler düzenlenirken, yerli ve yabancı turistlerin bölgeye ilgisi her geçen dönem artış göstermektedir. Kapadokya’daki Peri bacaları ile Narman’daki Peribacaları, oluşumları bakımından birbirinden ayrılmaktadır. Kapadokya’daki Peri bacaları volkanların patlaması sonucunda oluşmuş, buradakiler ise günümüzden üç yüz milyon yıl önce, akarsuların bir çökelme havzasına taşıdığı malzemelerin zamanla aşınmasıyla oluşmuştur. Peribacalarının kırmızı rengi almasının nedeni ise, tortullardaki kırmızı renk demirin, demir üç oksit (Fe2O3) şeklinde oksitlenmesidir.

Şehrin turizmine katkı sağlanması amacıyla Erzurum Valiliği, Büyükşehir ve Narman belediyeleri tarafından yürütülen çalışmada, peribacalarının bulunduğu 62 kilometrelik vadide 4-5 konaklama tesisinin yanı sıra bisiklet, atlı, ATV'li safari ve dağ yürüyüşü parkurları oluşturulması düşünülmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 20.11.2019 tarih ve 273461 sayılı Olurları ile Doğal Sit Alanı olarak tescil edilmiş ve toplam 62 km uzunluğunda üç vadiden oluşan bölgede projelendirme çalışmaları ve günü birlik tesis kurma çalışmaları devam etmektedir. İlk etapta yapılanlar konusunda Erzurum Valisi Okay Memiş, basına verdiği bilgi şöyledir:

Yolun hemen kenarına iki katlı bir tesis yaptık. Bulunduğumuz yere gelebilmek için yaklaşık üç buçuk kilometrelik bir yoldan geçmemiz gerekiyor. Bu yolu yeniden düzenledik. Çalışmalarımız komple bittiğinde tur otobüsleri buraya gelecek ve binlerce insanı buralarda ağırlayacağız. İnsanlar gelecekler bu panoramik manzarayı görecekler, doğaya uygun tesiste dinlenecekler, sonra buradan vadinin içerisinden aşağıya kadar yürüyebilecekler. Yaklaşık bir saatlik yürüyüş parkuru var bu alanda. Burada on iki tane vadi var ve çok büyük bir alan. Artık binlerce misafirlerimizi burada ağırlayacak tesislere de kavuştuk.” (Gazetelerden.22.10.2020 )

İç ve dış turizme kazandırılması amacıyla yaz aylarında sanatçıların katılımlarıyla düzenlenen şenliklerin de etkisiyle, tanıtım yönünde son yıllarda büyük atılımlar yapılmıştır. Unesco Türkiye Milli Komisyonu tarafından 2012 yılında Dünya Geçici Mirası Listesi'ne alınan Erzurum'daki Narman Peribacaları, Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü, Atatürk Üniversitesinin ilgili birimleri ve Kuzey Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı tarafından sürdürülen çalışmalar neticesinde turistik bir nitelik kazanmış, birkaç yıldır yöreye gelen yerli ve yabancı turist sayısında kayda değer bir artış gözlenmiştir.

Büyük âşığı ziyaretten sonra gittiğimiz, güzelliği, yüzyıllar içinde gelişen tabiat olaylarıyla, rüzgârlarla oyula oyula meydana gelen, bambaşka görüntülerle insanı mest edip kendine hayran bırakan bu alanı dostlarla bir kere daha gezdik. Güneşin batışında daha bir değişen, renk, gölge ve ışık oyunlarıyla daha bir farklılaşan, envaî türlü çiçekten yayılan kokuların ortalığı velveleye verdiği bu mekânın ne yazık ki, bütün bu yapılanlara rağmen hâlâ gerektiği gibi tanınmadığı ve tanıtılamadığı bir gerçek… Ulaşımı çok kolay olan ve Doğu Anadolu bölgesinde gezilip görülecek yerler arasında olması gereken Narman Peri Bacaları; zamanla daha çok ziyaretçiye kavuşacağı günleri bekliyor. Sıradan bir gözle değil de, sanatçı gözüyle bu çevreye bakıldığında, geçmişi çok eskilere giden bu kırmızı renkli şekillerle süslü manzaranın kişiye çok şey anlatacağı bir gerçektir.

Bu söylediklerimiz üzerinde düşünerek “Peri Bacaları”na Narman’ın yeni alâmet-i fârikası da diyebilirsiniz. Ancak sahip çıkılmaya devam edilir ve hakettiği değer verilirse tabii… Sözün özetini yine koca âşıktan dinleyelim:

"Sümmani der Yaradan’ı zikreyle
Birliğini bilip daim şükreyle
Ta ezelden gelen işe fikreyle
Başa geçip pişman olsan ne fayda
"

Kaynaklar: Erzurum Gezi Rehberi Kitabı Tablet İletişim Yayınevi, Vikipedi

Bu yazı; daha önce ŞEHİR ve KÜLTÜR dergisinde (Sayı:82,Mayıs 2021.İstanbul) yayımlanmıştır.