18 Aralık 2022. Pazar saat 10'da başlayacağımız yürüyüşümüze Avukat Mustafa Saraçoğlu ve Atatürk Üniversitesinden yüreği şehir için atan Ergün Ayşen katıldı. Tabi daha çok katılım olmasını beklerken 3 arkadaş yürümeye başladık.

Yol güzergâhımız üzerinde tarihte büyük tüccarların mallarını sattığı, pazarladığı Hacılar Hanı önünden geçerken az ileride aslında Timurtaş Paşa türbesi olan ancak halk arasında Habip Baba türbesi ismiyle anılan yerden hızla geçerek "Tahtacılar'dan yukarıya doğru yürüyoruz.

Aslında burada yolun sağında ve solunda 1918 yılının 11 Mart'ı 12 Mart'a bağlayan gecesinde "Ezirmikli Osman Ağa ve Mürsel Paşa konaklarında" yakılarak şehit olan 1300 Müslüman Türk'ün feryatlarını duyar gibi olduk.

Tarihi Derviş Ağa Cami önünden geçerken özellikle Osmanlı döneminde 1865'lerden sonra askeriyenin silah deposu olmasını izah ederken zaruretler bazı işleri meşru kılması gereği cami depo olarak kullanılmıştı.

Bir zamanlar bıçakçılar, silahçıların olduğu dükkanların önünden geçerek uzun yıllar "bit pazarı" olarak kullanılan yerdeki hatıralarımızı anımsayıp yerine yapılan Yeğen Ağa İş merkezinin aynı görevi yapamadığını üzüntüyle gördük.

Ara sokaklara girerek bir zamanlar dispanser binası, sonra Erkek Muallim Mektebi olarak kullanılan yerde uzun yıllar Palandöken Un Fabrikası çalışmış, şimdilerde ise kaderine terk edilmiş tarihi binayı görmek üzüntümüze üzüntü katmıştı.

Yol üzerinde bir çeşme suları güneş ışığında muhteşem bir görüntü verirken üzerindeki "Nene Hatun Büstünün" hala yerine konulmamış olması ayrıca düşündürücüydü.

Pazar günleri kurulan halk pazarı muhteşem bir görüntü arz ederken her şeyin satıldığına şahit olmak farklı bir duyguydu. Kalabalı içinde geçerek "TEPE" Mezarlığına tırmanarak tüm Erzurum'u seyrettik.

Yol üzerinde işte "Huy kesen Mezarı az ileride Öksürük Baba mezarı".... Fatiha'mızı okuyup Toprak Tabyaların kalıntılarının nişanesi olan Topçu gözetleme kulesinin gece kondu ev olduğunu görmek içimizi titretirken az ileride bir başka topçu kulesinin etrafında geçmişe ait izleri görmek bizlere üzüntü veriyordu.

Artık yolumuz Yukarı Hasan-i Basri Mahallesine varmış, gök delenler arasında kalmış Hasan-i Basri Mezarını görüp 1856 yılında Rusların işgaline gece karanlığında direnen kahraman mahalle sakinlerinin Allah Allah nidaları gök kubbede yankılanmaya devam ediyor hissini ruhumuza veriyordu. Devlet bu kahraman mahallelere "Gavurboğan Mahallesi" adını vermişti.

İşte önümüzde suları akmayan, söküleceği zamanı bekleyen tarihi bir çeşme ve arkasında pek çok tarihi olaya tanık olmuş Tahta Cami bizleri karşılıyordu.

Yolumuz artık Rabia Hatun Kümbeti ve çeşmesine bizleri götürmüş, az ileride üç kümbetler muhteşem duruşları ile Türk Milletinin mührünü asırlar ötesine taşıyacaklarının haberini veriyordu.

Türk Milletinin Orta Asya'da kullandığı 12 hayvanlı takvim taşa nakşedilmiş ve Emir Saltuk Kümbetinin nişlerinde yerini almıştı.

Osmanlı Modernleşmesinin eseri olan 1889 yılında eğitim ve öğretime başlayan Erzurum Mülki İdadi binası, Çifte Minareli Medrese, Ulu Cami ve bir kartal yuvasını andıran Erzurum Kalesi, Cimcime Hatun Kümbeti, ....

Atatürk'ün 7 gün kaldığı şimdilerde yıkılmaya terk edilmiş konak, Caferiye Cami, Lalapaşa Cami, Eski Vali Konağı, Müstahkem Mevki Komutanlık binası, Yakutiye Medresesi Cumhuriyet caddesini süslerken Fil Köprüsüne ulaşıyorduk. Saatlerce süren bu gezimiz aslında kameralar olsaydı iyi bir Erzurum Belgeseline dönüşürdü...