Şehirlerin özdeşleştiği, şehir kültürünün oluştuğu, halk kültürünün nesilden nesile aktarıldığı, mekânlardan biride kahvehanelerdir.

Kış Erzurum’da uzun geçer. Dışarı soğuktur. İnsanların gideceği tek kapalı mekânlar kahvehanelerdir. Yolların kapalı, ulaşımın zor olduğu şehirdir. Bu nedenle kahvehaneler birer okul görevi yaptı. Kahvehanelerde geçmiş günümüze taşınmış, şifahi kültür, sözlü gelenek kuşaktan kuşağa nakledilmiştir.

Halk ozanları, şairler, meddahlar asırlarca Türk kültürünün öğelerini kuşaktan kuşağa; köy odalarında, er kişi odalarında, bey konaklarında ve kahvelerde sazla, sözle uzun kış gecelerinde anlatarak bu görevi yaptı.

Özelde Erzurum kahvehanelerinde; meddahlar konuşur, halk âşıkları saz çalıp türkü söyler, dostlar, arkadaşlar karşılıklı fikir alış verişinde bulunur, siyah çayın olmadığı yıllar, karanfil çayının, tarçın çayı, havlıcan çayı ve kuşburnu çayı içilirdi.

Özellikle köy odalarında hikâye ve Siret(İslam Tarihi) okuyarak sözlü edebiyatı zenginleştirdiler. Şehirlerde kahvehaneler âşıklık geleneğinin devamını sağlamakla kalmadılar, yeni âşıkların yetişmesini temin ettiler. Kerem ile Aslı, Âşık Garip ile Şahsenem, Leyla ile Mecnun ve diğer halk hikâyeleri, koşmalar, dudakdeğmezler, deyişler uzun kış gecelerinin en eğlenceli öğeleriydi.

Erzurum geceleri geçmiş zamanlarda kahvehanelerde kandil ışığında zenginleşir, sokaklarda “godi beşe” satan satıcıların sesleriyle şenlenirdi. Bu nedenle kahvehaneler Erzurum ekonomisinin en canlı yerleri sayılırdı. Kahvecilik pirler eliyle, ahi başının himmetiyle günümüze kadar gelmişti.

Kahvehaneler sabah namazıyla açılırdı. Sabah namazını kılan cemaat soluğu kahvede alır, yeni demlenmiş çayını yudumlarken günün ilk sohbetini de yapardı. Çayını içen esnaf doğruca dükkânına giderek besmeleyle dükkânını açar, helalinden rızkını isterdi.

Her kahvehanenin bir özelliği vardı. Bu nedenle birbirlerinden ayrılırlardı. At arabacıların, faytoncuların gittiği kahvelerle, at cambazlarının, sığır cambazlarının gittiği kahveler farklıydı. Hikâye anlatanların ve dinleyenlerin gittiği yer başkaydı. Siret okunan, Ahmediye okunan kahveler olduğu gibi, âşıklık geleneğinin devam ettiği, Âşık Veysel, Âşık Yaşar Reyhanî gibi ozanların saz çalıp atışmaların geniş dinleyiciler tarafından dinlendiği kahvehaneler vardı.

Erzurum’un geçmişine damgasını vuran kahvehaneler şehrin vaz geçilmez unsuru olmuş darbımesel halini almış, yaşlı Erzurumluların hafızalarında yer etmiştir. Bu kahvehaneler genellikle Gölbaşı, Mahallebaşı, Tebriz kapı, Gürcükapı ve Erzincankapı civarında idiler.

Gombosto’nun Kahvesi: Gölbaşı’nda Gümrük Hamamı’nın yanında bulunurdu. Çay içmeye gelen her müşteri taze çayını ister, bunun üzerine Gombosto “ Anan öle Gombosti, her gelen taze çay istiyor” ifadesini kullanırdı. Bu ifade dillerde dolaşırdı.

Müştak’ın Kahvesi: Nazik Çarşı’da eski Kuru Hapanın karşısında müşterilerine hizmet verirdi.

Topal Şükrü’nün Kahvesi: Mahallebaşı’nda tuvaletlerin karşısında müşterilerini ağırlardı.

Ağa’nın Kahvesi: Mahallebaşı’nda otçuların içinde bulunmakta, faytonculara ve at arabacılara hizmet vermekteydi. En büyük özelliği iki çay birden getirilir ve ikisi 25 kuruştan satılırdı.

Remzi’nin Kahvesi: Heykelin yanında, evkaf vekâletinin mülkünde müstecir olarak hizmetini sürdürdü.

Hele bir de Kıllı Kızın Kahvesi vardı ki adı dillere destandı. Halk canı sıkıldığı zaman “ yani burası kıllı kızın kahvesi mi?” deyimini sıkça kullanırdı.

Lütfü’nün Kahvesi: Mahallebaşı’nda Hacı Fikri Günaydın’ın yanındaki yerinde hizmet verirdi.

Tebrizkapı’da bir hayli kahvehane olmasına karşılık en meşhurları şunlardı.

Şeref’in Kahvesi: Tebriz kapıdadır. Narmanlı Camii civarındaydı.

Esef’in Kahvesi: Tebriz Kapı zabıta karakolunun yanında idi. 23 Temmuz ortaokuluna giden yolun üzerinde olup Cumhuriyet Caddesine bakardı. Siyasilerin seçim nutuklarını attığı büyük bir yerdi.

Yağcı Hasan’ın Kahvesi: Dabakhane çeşmesinin yanında idi. Bugün hala aynı yerde hizmet vermeye devam etmektedir. Kahvehane rivayete göre Dabakhane çeşmesinden 15-20 yıl sonra yapılmıştır. Bugün bir hayli eskimiş haliyle tarihe meydan okumakta ve Ümit Piyi tarafından işletilmektedir.

Dabakhane Çeşmesinin karşısında bugünkü otobüs durağı civarında meşhur olan diğer kahvehane Aynalı Kahvehanedir. Çift kapılı olan kahvehane devrin en çok ilgi çeken mekânıdır.

Sıçan Tevfik’in Kahvesi: Çöplük Hamamının karşısında idi.(Lala Paşa Hamamı)

Süslü Yusuf’un Kahvesi: Tebriz Kapıda Mısır Otelinin karşısındaydı. Bu günkü tahta dükkânların olduğu yer nice müşterileri ağırlamıştı.

Gez Mahallesi de kahvehaneler bakımından zengindi. Bunlardan birkaçı.

Çamlıbel Kahvehanesi oldukça tanınmış bir kahvehaneydi. Adını Köroğlu’ndan esinlenerek almıştı.

Tortumlu Memedin Kahvesi: Gürcükapı da şimdiki Vakıfbank’ın yerinde hizmet veriyordu.

Lala Paşa Cami’nin önünde havuzu, sandalları olan ve bugünkü çeşmenin hemen kuzeyinde bulunan İstanbul Kahvehanesi ve Oteli ile yanındaki Sakarya Kahvehanesi dikkat çekmekteydi. Ayrıca Cumhuriyet Caddesinde eski Doğu Sinemasının karşısında Sefa Gazinosu hizmet vermekteydi.

Erzincankapı da kahvehaneler bakımından bir hayli zengindi.

Ağa’nın Kahvesi. Bu kahvehane önemli ve ayrıcalıklıydı. Burada Siret, Ahmediye, Battal name, Muhammediye okunur, Peygamberimiz yâd edilirdi. Erzincan kapının içindeydi.

Madırelli Mustafa’nın kahvesi bu adla meşhur olmuştu ve Erzincankapı ’da idi.

Cumhuriyet Caddesinde İş Bankasının bulunduğu yerde Gündoğdu kahvehanesi,

Kırali otelinin yerinde Yeşil Kent Kahvehanesi, Hükümet konağının üzerinde Huzur kahvehanesi, Ayazpaşa’da, Pervaneli kahvehaneleri öne çıkmaktadır.

Çırçır’da Dadaş Sıddık’ın Kahvesi, Yoncalık’ta Temelli’nin kahvesi ayrı bir özellik taşırdı. Bu kahvehane son dönemlerde başta satranç olmak üzere değişik müzik dallarında faaliyetler yapıldı.

Namlı Kahvehane, Yenikapı’da Taş Ambarların güney tarafında bulunmakta faytoncuların kahvehanesi olarak anılmaktaydı. Kemal ve Temel beylerin ortaklığında hizmet vermiştir. Halen aynı yer kahvehane olarak çalıştırılmaktadır

Elbette Erzurum’da kahvehaneler bunlardan ibaret değildi. Geçmişte ve günümüzde kahvehanenin çok olması araştırılması gereken önemli bir olay olarak karşımızda durmaktadır. Sosyologların, ekonomistlerin ve ilgili her birimin bu olayı araştırması ve kahvecilik geleneğinin bütün boyutlarıyla ortaya konması gerekmektedir. O zaman Erzurum’un bir özelliği de bilimsel veriler ışığında açığa çıkmış olur.