Alkollü genç kadını kaçırıp tecavüz eden üç kişiye, hakim "yardıma muhtaç birine saldırdınız, acı çekmesine izin verdiniz ve istememesine rağmen zorla birlikte oldunuz, işiniz bitince bırakıp kaçtınız," diyerek yirmi yedi yıl hapis cezasına çarptırmış.

Bu eylem nerede gerçekleşmiş ve hangi mahkemenin hakimi bu kararı vermiş!

Yok, bizim ülkede değil, İngiltere'de olmuş!

"Bizim ülkede olsaydı tecavüzcü üç kişinin savunmasını yapacak bir avukat çıkardı ve büyük olasılıkla şöyle bir savunma yapardı.

Kadının alkollü bir şekilde dışarı çıkması, karşı cinslere bir davettir..

Üç kişiyle ayrı ayrı yaşadığı birliktelik esnasında bağırmasının ise acı çektiğinden dolayı olduğunun bir kanıtı yoktur..

Bu tür olayın yaşanmamasını isteyen kadın evinde oturur..

Müvekkillerim bırakıp kaçmamışlardır, kadının kafasını dinlemesi ve kendine gelmesi için onu daha sonra rahat bırakmışlardır.."

Böyle bir avukat çıkar mı ve savunmasında bunları der mi, der!

Çıkmışlığı ve benzer savunma yapılmışlığı var da o yüzden dedik!

..

Mahkeme, hakim, avukat demişken, aklımızın kestiği kadarıyla sözü son günlerdeki barolar meselesine getirelim.

Hani şu çoklu baro sistemine geçilmeye çalışma halleri var ya, işte ona.

Belli ki siyasi bir karar!

Seksen ilin baro başkanları, "yanlış olur," demelerine karşı, iktidar baro başkanlarına ve en baba hukukçulara rağmen, "doğru olur," diyerek direnmekte!

Doğru veya yanlış olur; bunu bilemeyiz!

Amma; biri de çıkıp, " madem ki barolarda çoklu baroya geçiliyor, Diyaneti de bölüp, çoklu diyanet, çoklu müftülük sistemine geçmeliyiz," der mi acaba!

Der mi, der!

Hayır, diyen var da ondan diyoruz!

Peki, ben de desem ki; "biri inanç, biri hukuk meselesi!"

Buna karşı, "adaleti emreden din ile adaleti sağlayan hukuk arasında fark yoktur," diyen biri çıkar mı acaba!

Haklı mı olur, haksız mı bilemem; belki bir kilo demirle, bir kilo pamuğun eşit ağırlıkta olması gibidir.

Tek fark ise, kapladıklar alan, yani hacimleridir.

Demem o ki; herkesin bir bakış açısı vardır; eğer bireysel davalarda doğru açıdan bakılmayarak verilen karar, bir başkasının acısı oluyor ise, bir ülkenin geleceğini ilgilendiren ferman, o ülkenin dermansız bir sancısı da olabilir!