Bir kısmı muhalif olduğu tarafa yüklenmek için bir ilk cümle olarak kullanır bu sözü…
Onun bu milletin haliyle filan zaten ilgisi yoktur.
Bir başka grup can sıkıntısına derman konuşulacak bir konu olsun diye kahvede ortaya söyler, canları sıkılıncaya kadar masanın etrafında çevirir dururlar bu sözü.
Bunların da aslında meseleyle, dertlendikleri filan yoktur.
Bazı insanlar vardır ki, ne olacak bu milletin hali sözünü ciğerleri yanarak ağızlarından ateş püsküren dağ gibi çıkarırlar.
Bunların aslında söylemek istediği ne olacak benim halimdir.
İlgiye muhtaç, ellerinden tutulmaya gerek duyan geniş bir halk kitlesidir aslında bu ciğerlerinden muhtaçlığın alev alev kokusu duyulan insanlar.
Bizim insanlarımız!
Köyde, kırsalda, kentte, varoşlarda, kenar mahallelerde yaşayan insanlarımız.
En soğuk günlerde eskiliği insanın güzüne batan bir çulla sokakları arşınlamak zorunda kalan insanımız.
Ayakkabısı; kar geçirmez, soğuk işlemez olandan olmayan, ucu azıcık yırtık, eskimiş ve belli ki ikinci eldir.
Ya da zar zor çocukların kılık kıyafetini dizmiş, sobaya sokulunca ısıtacak kadar kömür bulabilmiş, artık kendisinde derman kalmadığı için ne bulabildiyse cihetinden idare etmek zorunda kalmış olanlardır.
Bunların, hayatın çilesi denilerek sanki bir romandan, televizyon dizisinden alınmış süslü cümle gibi anlaşılan sözün tam içinde yaşamak zorunda kaldıklarını, sokağı bilmeyenler idrak edemez.
Bakın yeniden kış geldi.
Kış bir kısım insana göre, kayak takımlarının atıldıkları diplerden çıkarılma vaktidir.
Kimine göre sıcak yuvalarının pencere önlerine çıkıp lapa lapa yağan karı izleme zevkidir.
Başkalarına göre ulaşımın çilesinin biraz daha arttığı, çalışma şartlarının azıcık daha zorlaştığı zamanlara denk gelir.
Sokakta hayalet gibi yaşayan, geniş insan kitleleri tarafından görülemeyen büyük bir çoğunluğa göreyse çaresizliktir!
Odun, kömür bulamamaktır.
Sokağa çıkamamaktır.
Hastalanmak lakin çare arayacak dermanı olamamaktır.
Onlar için gözyaşı olan kış, onları görmezden gelerek yaşamayı marifet sayanlar içinse aslında vebaldir.
Verilmesi gereken hesaptır.
Allah’ın unutmayacağı türden bir hainliktir.
Son bir grup insan daha vardır ki, onlar işte bu kış çilesiyle sırtı kamburlaşanlara yoldaş olan iyiler tayfasını oluştururlar.
Siyasette iseler, keni ikballerini bir kenara bırakıp ebedi saadetleri için meşakkate talip olanlardır.
Maddi olanakları geniş olanlardan iseler paylaşmayı soluk almak gibi kabul edenlerdendirler.
Bir imkanları varsa onu paylaşmayacaklarsa kıymetsiz görenlerdendirler.
Şimdi bu kadar şeyi üzerinize alınmayıp, sadece okumakla yetinesiniz, can sıkıntısına derman olsun diye yazmadığımı sanırım anlamışsınızdır?
Soru şu, siz yukarıdaki seçeneklerin hangisine mensupsunuz?
Vicdanıyla yaşayıp, kalbiyle hayata bakanlardan mı?
Kibir ve enaniyet perdelerini kalplerine çekip, oraları hiç aklına getirmeyenlerden mi?
Hangisisiniz bilemem ama bildiğim bir şey var…
Biz unutsak da, Allah asla unutmaz!
Son yıllarda devletin ihtiyaç sahiplerine karşı daha müşfik olduğunu, halka uzak olanların öfkesinden de olsa anlayabiliyoruz.
Ancak yetmez, bakın sokağımızda bize ümit bağlamak isteyen nice kardeşimiz var.
Üstelik bunların bir kısmı da çaresiz kaldıkları için bizim kalbimize güvenip, topraklarını bırakmak zorunda olan dünyanın her yerindeki mazlum kardeşlerdir.
Şimdi biz onlara yüzümüzü ekşitirsek, biz ihtiyaç duyduğumuzda şefkatli çehreler nasıl bulabiliriz?
Şu soğuklar geçip, iş işten geçmeden bir düşünesiniz istedim.