Ramazan geldi sayılır…
Hayrı ve bereketiyle gelsin.
Gerçekten buna çok ihtiyacımız vardı.
Toplumumuzu diri tutan, bir arada mutlu yaşamasına yardımcı olan pek çok haslet bu ayla birlikte daha bir hatırlanır, daha bir yaşanır oluyor.
Yardımlaşma ruhumuzun zirveye çıktığı günler oluyor Ramazan günleri.
Ben bu merhamet özelliğimizin, yardımlaşma isteğimizin hep kalbimizde olduğunu fakat Ramazan gibi özel zamanlarda kendisini ortaya çıkardığını düşünüyorum.
Yoksa gönülde olmayan bir şey Ramazan diye ortaya çıkamaz.
Elbette yılın on iki ayı bu duygularla yaşayan, insanların yardımına koşmayı kendisine bir görev bilenler var.
Hem de sayıları sandığımızdan çok fazla.
Onlara toplum olarak minnettarlığımızı sunarak, biz bu duygusunu daha az görünür kılanlardan bahsettiğimizi söylemeliyiz.
Onlara haksızlık etmek istemem!
Yine de yılda bir ay bile olsa bu ruhun, ülkenin her tarafını sarması güzel.
Örneğin belediyelerin kurduğu Ramazan çadırlarına olumlu bakanlardanım.
Bu çadırların siyasi rant malzemesi olarak kullanıldığını söyleyenlere, toplum gerçeklerinden habersizler gözüyle bakıyorum.
Fakir fukaranın karnını doyuracak her vesileyi, hayırlı vesile kabul edenlerdenim.
 Buradaki ince nüans fakirleri bizimkiler, bizden olmayanlar diye ayırmamaktır.
Bunu da kimsenin yapmayacağı kanaatindeyim.
Bir tas sıcak çorbayı bu ayrıma tabii tutarak dağıtacak kadar merhametsizler varsa, onları da Allah ıslah etsin.
Valilikler ve kaymakamlıklar bünyesinde bulunan Sosyal Yardımlaşma Vakıfları için de aynı iyi duyguları beslemekteyim.
Fakir Fukara Fonu olarak da bildiğimiz bu kurum, fakirlerin, dert sahiplerinin, hastaların birinci derecede yardımcısı olmalı.
Onları siyasi tavırları ile değil fakirliklerinin derecesiyle birbirlerinden ayırmalı.
Gerçi siyasetin orada sıfır mesafesinde olduğunu söylemek mümkün gözükmüyor ama yine de oldukça önemli bir hizmet verdiklerini söylememek mümkün değil.
Fakir fukaranın kışın, kömürünü;
Okul zamanı, çocuğunun okul masraflarını;
Hastalık halinde; doktor, ilaç masraflarını karşılıyorlar.
Yeterli olmasa da, hiç yoktan çok iyi hizmet verdikleri şüphesiz.
Sosyal devletin birinci işi vatandaşlarına; mutlu ve huzurlu bir yaşam sunmaktır.
Yerleşmiş demokrasinin temel göstergesi de, oluşturduğu zengin ve huzurlu toplumdur.
Bizim hedefimizde, demokratik hukuk devletinin iyi işlemesi değil midir?
O halde bu Ramazan’ı da fırsat bilerek toplumumuzu zenginleştirecek ve özgürleştirecek çabalara daha fazla destek verelim.
Yaşadığımız dönem sadece mahallemizdeki, şehrimizdeki, ülkemizdeki garip gurabanın dertleriyle hemhal olunca işimizin bitmediği zamanları gösteriyor.
Dünyanın bütün mazlumları bizim gözümüzün içine bakıyorlar.
Biz o bakışları göremiyorsak onların yokluğundan değil bizim körlüğümüzdendir.
Dini, ırkı, geçmişteki ilişkilerimiz ne olursa olsun mazlumlara destek, muhacirlere şefkat kucağını açmak Ramazan’ın duygu dünyamızdaki anlamını sembolik olmaktan çıkarıp hakikate taşıyacaktır.
Gören, duyan, hakkı söyleyen kullar olarak durursak ancak Rabb’imizin bu feyizli günlerini anlamış ve anlamlandırmış olabiliriz.
Aç kaldığımız değil açlıklarımızı fark ettiğimiz günler olması temennisiyle…
Ramazan-ı Şerifimiz hayır ve bereket getirsin.