Yazın kışı, kışın yazı özlemek vardır! Kışın karı, yazın yağmuru, yazda kışı, zemheride ağustosu özlemek vardır!

Kışlanın ter kokulu yatağında yârin sinesini, elin minnetiyle verdiği suyu içerken annenin ter kokusunu özlemek vardır!

Yangında suyu, doluda yağmuru, depremde dingilliyi, selde kuruluğu özlemek vardır!

Mutluluk her yerde, resim yaparak beyindeki hücrelerde her yerde mutlu olunabilir tezinin çürüdüğü yerdir; burası.

İnsanlar koşturuyor, evleri göçükte, yangın her tarafta, mutluluğun resmi nasıl olabilir ki?

Dizileri izlerken, iki sevgilili kadınlarla, üç oynaşlı erkeklerin birbirlerine aşkı can yakıyor!

Vakit geçsin istiyor, ihtiyar adam, amaç vakit geçirmek; bir an önce gidip yerimi bulayım dese daha iyi olur! Vakit öldürülmek için değil oysa ki! Vakit, nakittir ise paraya tapanların sloganı!

Parasız parayı arar, paracı parayı çoğaltmaya, çok parası olan çok daha fazla para bulmaya çabalıyor!

Kuşaklar karışıklıklar, z kuşakları buruşukluklar içindeler. Z’den sonra alternatif za, zb, zc, sonsuz kadar z’li gittikten sonra ne kıymeti var; hani benim gençliğimdeki altın kuşaklar! Hani büyüklerin büyük, küçüklerin küçük olduğu çağlar? Hani ayıp olur diyen saygı yüklü âdemoğulları? Sahi ayıp nerede?

Şiddet ve şiddetçi, katil ve maktul, hırlı ile hırsız her asırda yanyana yaşadı! Eniğini yiyen kurt, yavrusunu şiddetle iten baba; dünyada en yakınlarına reva gördüğü muameleden haklı olduğunu düşünen debil! Ve ona hak vererek destekte adalete hakarette beis görmeyen zalim! Haklı olduğu konu hayat hakkı!

Kirli düşünce; despotizm! Dünya ne kadar da çekti! Özgürlük; ey Russo; senin döneminden geride kalan özgürlükler var! Özgürlük; sansürde kaybolmuş mazlum yitiğimiz, öz evladımız olmadı hiç!

Ethem, pamuk döşeğinde Allah’ı arıyordu; bacada devesini arayan ona dersini verdi. Şimdi altın yaldız kaplı klozetli dergâhlarda ikamet eden softalar şükür telkin ediyor.

Ne yaman çelişki ki; oturduğu meclisinde dışarıdan gelenin hanginiz peygamber diye sorduğu Peygamber’i anlatan lüks yumuşak koltukta ve insanlardan yüksekte oturan şeyh. Müritlerine yüksekten bakıyor. Lakabı sultan hazretleri! Peygamber’e hitap ise Ya Muhammed! Kıyafet tutmuş, şekil tamam ama kalp ve davranış ayrı terennüm ediyor!

Bilginin düştüğü acze bakarak keder edinişim haksız değil, saplantı ve siyasileşmiş dikteler, itirazlar hatta hakaretler hayatı güzelleştirmiyor, aksine kirletiyor!

Hani oku diye emreden kitabımın oku emri; Müslümanlardan başka dinlerdeki insanlar tarafından daha çok okunuyor kendi dillerinde Kuran ve Müslümanlara anlatıyorlar! Müslümanların referansı kılık kıyafet ve başında Arapça takı bulunan herkes, Kuran’dan başka! İnanmak zor değil mi?

Kırmızı ışıkta geçenin, tehlikeye maruz kalana bağırmasının izahı yapılamaz derken, iletişim kırılmalarının suçlusu dinlememek ve bağırmakla nasıl bir çözüm aramaktır insanlar? Kızgınlık ve öfke aşağılık duygularında saklanan köstebek olabilir mi?

Hangi renk daha güzeldir, mesela yeşil desem; doğayı mı, dini mi çağrıştırır? Bütün renkler güzeldir desem, kırmızıya itiraz eden olur mu diye düşünüyorum, kırmızı ki birçok düşünce, akım, sevdayı içinde barındırır. Milyonlarca rengi sevmeden insanı nasıl sevebilirsiniz?

Bir çelişkidir gider hayatımızda. Doğruları saklı olduğu yerden çıkartıp kullanmak nasıl mümkün olabilir? Çıkarırsa kim engel olabilir? Kendimizden düzeltmeye başlarsak, ışığa ulaşabiliriz!

Doğru okumaktan, okuduğunu doğru anlamaktan, anladığını her taraflı düşünmekten geçemez mi? Ben çok okurum diyen bir ağabeyimiz aklıma geldi, çok kitap okurum dedi, isimlerini sordum; dini kitaplar, öncelik dini hikâyelerdeydi (!)